9 Aralık 2018 Pazar

SEVMEK ZAMANI




1965 yapımı bir Metin Erksan filmi olan 'Sevmek Zamanı' Türk sinemasının aşk temalı psikolojik ögeler barındıran, seyrederken daha çok manzaraya gözlerin takıldığı bir filmdir. O zamanın şartlarına göre ve siyah beyaz çekimin etkisiyle yönetmen karakterleri kadraja o kadar güzel oturtmuş ki filmi kare kare bastırıp duvarınıza asabilirsiniz. Film; boya yapmak için girdiği bir evde duvardaki resme aşık olan boyacı Halil ile resmiyle olan bağı görüp aşka inanmaya başlayan Meral arasındaki umutsuz aşkı anlatıyor. Halil'in aşkı kadar büyük olan korkularını, Meral'in resminin kendisi olduğunu anlatma çabası ve tabii olmazsa olmaz kötüler. Seyretmediyseniz muhakkak seyredin. Sizin için değişmezi bulduğunuz ve değişmez olabildiğiniz günler görmeniz dileğiyle.

Bir Tavsiye- Moğollar-Yolum Seninle

Bir Not: Bu paylaşımla tam yüz tane yazı olmuş, o zaman yüz puan :)







4 Aralık 2018 Salı

BİLİRSİN


İnsanın aklına bir kere gitme isteği düştüyse, her anı en ufak fırsatı bile değerlendirmek istiyor. Bu kaçışlar yeri geliyor günü birlik, yeri geliyor yapılabilecek kadar çok tatil, yeri geliyor kimsenin olmadığı bir parkta bankın üzerinde geçen saatler veya uyumadan önce kurulan, gerçeklikten kaçılan hayal ve rüyalar olabiliyor. Biraz imkan ve sorumluluklar çerçevesinde şekilleniyor. Neticede hepimizin kendimize iyi geldiğini düşündüğümüz bir kaçış yolu vardır. Bazen o kadar zor olur ki gerçeklikten kopmadan gerçeklerden kaçmak, bazen de kaçış yolunu gördüğün rüyalar olur, ‘olur mu ki’ diye sorarsın kendine. Sonra sabah kendi kendini yine ‘öyle bir rüya’ şarkısını mırıldanırken bulursun. En kötüsü de unutmak sanırım. Uyumak benim için hep bir kaçış yolu olmuştur. Benim gibiler bilir bir şeyi çözemediğimiz zaman ‘biraz uyuyayım da geçer’ deriz. Uyanınca düşüneyim diye düşünür, uyanınca aynı griye gözlerimizi açarız. Her şey, her durum bir süreçtir. Bilirsin. Bazen bir gün özlemeyinceye kadar özlemen gerekir. Bilirsin. Neyi ne kadar çok ararsan bulamazsın. Bilirsin. Bazı duygular için bir an duraksaman gerekir. Bilirsin. Beklemek her kapıyı açar mı diye sorar O’na güvenirsin. Herkesin değerli gördüğü şeylerin sence bir değeri yoktur. Bilirsin. Koloni halinde yaşanan maddeci sistemin zararlarını bilirsin. Değiştiremezsin. Bir gün ilk trenle gitmek istersin. Gidersin. Geziden sonra görüşmek dileğiyle. Bugünkü şarkıyı kendime ithaf ediyor ve kendime ‘gayret et’ diyerek yazımı bitirmek istiyorum. Her kaçış fırsatını değerlendirmeniz dileğiyle.

Bir Tavsiye: Düş Sokağı Sakinleri- Gitmem Gerek Bu Şehirden

30 Kasım 2018 Cuma

PENCERE


Bundan üç sene kadar önce yüksek duvarlar diye bir yazı yazmıştım. Yazıda bir hikaye vardı. Çok büyük bir kale içinden çıkmayan kahramanımız kendi isteğiyle kalenin kapısını açıp kendine doğru koşuyordu. Aradığını bulamamış ve çok yorgun olduğundan sanıyorum kahramanımızın kalesine dönme vakti geldi. O sandı ki kırılan duvarları arasından çiçekler çıkar. Oysa ki bütün duvarlarını yağmurlar ıslattı. Yağmuru o kadar seviyordu ki şikayet bile edemedi. Hiç ölmez sandı içindeki inanç, herkes, herkes gibi olamazdı çünkü olmuyormuş. Gerçekten olmuyormuş. Büyük bahçeler gördü küçücük saksılarda hepsini elleriyle suladı, hepsini elleriyle kuruttu. Siyahı bu kadar sevmese her şey bu kadar siyah olur muydu hiçbir zaman bilemedi. Garip bir sükûnet ile hepinize el salladı ve kaleden içeri girip kapısını kapattı, perdeleri çekti. Bundan sonra ne olur, tekrar kapısını açıp yeşile doğru koşar mı bilinmez. Ölmeyi beklemek kadar uzun ölüm kadar kısa…
Birhan Keskin-Taş Parçaları/XXII

Bir Tavsiye: Levent Yüksel-Yas

25 Kasım 2018 Pazar

BAJRANGI BHAIJAAN

Size bu Pazar gününüzü güzelleştirecek bir film tavsiyesi yapacağım sevgili okuyucu, geçen günlerde televizyonda yayınlanmış fakat ben seyretmemiştim dün seyretme imkanı buldum. 'Sevginin Gücü (Bajrangi Bhaijaan'. Film konuşamayan altı yaşındaki Pakistanlı bir kız çocuğunun tedavi olmak için Hindistan'a gelmesi ve burada kaybolması ile başlıyor, daha sonra yolu Bajrangi ile kesişen kızın ve Bajrangi'nin başından geçenler anlatılıyor. Film hem dram hem komik ama asıl olanı bize gösterdiği yer sevginin din, ırk, dil gibi hiç bir değerle önünün kapatılamayacak olması. Günlük ve hızlı akış içinde belki de birbirimizden en çok saklayıp sakındığımız duygu sevgi, artık her şey o kadar sığ ki birini anlamaya çalışmak, ona değer vermek, tanımaya çalışmak yorucu geliyor. İlişkiler statü, zenginlik, güzellik/yakışıklılık, kullanma, hayat kolaylaştırma, reklam gibi amaçlarla yapıldığı için kimse sevgi ve hayat arkadaşlığı, kanat olmayı düşünmüyor. Sonra boşanma oranları evlenme oranlarını geçiyor veya ortaya bir sürü meşru olmayan ilişki çeşidi çıkıyor. Bunlar üzücü, yıpratıcı ve inanç kırıcı. Emin olmak, güvenmek, yarı yolda kalmayacağını düşünmek de zor. Umarım karşınıza sevgiyi tüm göğüs kafesinizde hissettirip gözlerinizde ışığını yayan insanlar girer. Ve sevginin gücünü her zorlu yokuşta hissedersiniz. İyi Pazarlar olsun.
Sakin Pazar Tavsiyeleri:
Adele-Someone Like You
Bülent Ortaçgil-Sana Geldim
Hümeyra-Kördüğüm
Ceylan Ertem-Kovdum
Tuna Kiremitçi&Özge Fışkın-Bana Sebepsin

Hande Mehan-Beni Güzel Hatırla

15 Kasım 2018 Perşembe

Afife Teyze


Sınavlarım bitene 
kadar yazı yazmayacaktım aslında ama bugün seyrettiğim bir video o kadar hoşuma gitti ki bunu paylaşmam lazım dedim kendi kendime. O kadar güzel ki Afife Teyze,tavrı, kitapları anlatışı, insanın ‘telefonunu ver teyzem biz konuşalım’ diyesi geliyor. Aslında kitap okumayı seven çoğunluğun yaşadığı bir sorun bu, yani okuyorsun ama onun hakkında uzun uzun konuşmanın tadı çok ayrı, onu yakaladığımız insan sayısı da çok az maalesef. Ben o dönemimi lisede bıraktım sanıyorum çünkü o zaman edebiyat sohbetlerinin, yapılan seviyeli tartışmaların, hocalarımızın ayrı bir yeri vardı. Okumayı seven sevdiren çok güzel eğitimciler tanıdım. İyi ki dediğim güzel zamanlardı. Şimdi sizinle  Afife Teyzenin minnoş videosunun küçük bir kısmını paylaşacağım uzun versiyonunu da bulabilirsiniz. Sınavları olan tüm herkese kolaylıklar diliyorum. Bildiğiniz sorular çıksın inşallah. 





8 Kasım 2018 Perşembe

SİYAH


Cenazeyi toprağına teslim ettikten sonra aklıma Turgut Uyar’ın Palyaço şiiri geldi, daha doğrusu yazmasa ağlayacağı kısım geldi. Böyle zamanlarda olmadık şeyler geliyor insanın aklına. Bir fırsat bulup şiiri tekrara okudum, o kadar güzel ki. İnsan kendini tutuyor bir süre, ağlamıyor. Bilmiyorum belki etrafında çok ağlayan olduğundan belki de hiç ağlayan olmadığından. Arkadaşların geliyor, üzüldüğünü görüyorlar ama ne için üzüldüğünü göremiyorlar. ‘Üzülme, üzme kendini’ deyip elini tutup sarılıyorlar. Yanındalar ama yanında oldukları zaman kadar yanındalar biliyorsun yine de onlara teşekkür ediyorsun çünkü o anda olsa iyi hissediyorsun. İnsan insana lazım demiş bir bilen galiba bu zamanlar için söylemiş.

Gitmek istemediğini biliyordum, istemeye istemeye gömüldü biliyorum. Ama yaşarken yaptıkları mı ona toprağın altında bir yuva yaptı? Sanırım öyle oldu. Nasıl yaşarsan öyle ölürmüşsün. Artık öyle olsaydı böyle olurdu, eğer, keşke demenin en faydasız olduğu andayız. Şimdi ne giyilen siyahlardan ne dökülen yaşlardan ne de ardından söylenenden haberi var. Haklı gitti. Hep öyleydi hep öyle sandı hep öyle sansın. Kendinde hata aramayacak kadar bencil olanın da vicdanını sürekli sorgulayanın da sonu aynı yer değil mi, tek farkı ardından söylenen ve ölü bile olsa yüz ifadesi.. Artık iyidir. Umarım artık iyidir. Söyleyecek ne kaldı. Hiç.

Palyaço söyledi ben yazdım
Yazdım, yazmasam ağlayacaktım.

Bir Tavsiye: Grup Abdal-Şifa İstemem Balından

1 Kasım 2018 Perşembe

KENDİNE YAKIŞAN!

Yukarıdaki ekran görüntüsü bugün Sıla'nın şiddet görmesine tepki olarak Aşkım Kapışmak tarafından yazılmış, sadece Aşkım Bey değil bir çok sanatçı, ünlü veya ünlü olmayan insan olmaya istekli herkes bu konuda tepkilerini, fikirlerini beyan etti. Aslında olay kişiler değil, olay olamamış karakterlerin, gelişmemiş beyinlerin, kendini oldum sanıp aslında içi bomboş olan, gazla çalışan, dışarıda başka evde başka adamların inat, hırs, kabullenememe ve iyi niyetten yoksun hallerini nasıl kontrol edeceklerini bilemiyor oluşlarıdır. Zarar vereyim de nasıl vereyim, üzeyim canını sıkayım ben egomu, öfkemi nasıl tatmin edeyim gibi hastalıklı düşünceleridir. Aslında acınacak halde olan bu eril bireyler maalesef kendi hallerini ve ne duruma düştüklerini hiç bilemezler çünkü hatayı kendilerinde aramak veya kendilerini ölçüp tartmak gibi özelliklerden yoksundurlar. Rabbim bu karakterde olan dışı pasparlak içi simsiyah olan insanlardan korusun hepimizi, ve bilsinler ki her şeyin üzerinde bir koruyucu vardır. İnsanlığa olan güven ve inancımızı her geçen gün daha çok kaybediyor oluşumuzsa hepimizin yarası, sonumuz iyi olur inşallah. Güzel sevilmek herkese nasip olmuyor. Karşınıza sizi güzel seven, merhametli, Allah korkusu olan insanlar çıksın. Güzel günler görmemiz dileğiyle..
Bir Tavsiye: Ezginin Günlüğü-Herkes Gibisin, 
             Adamlar- Utanmazsan Unutmam

28 Ekim 2018 Pazar

PAZAR


Bugünün film önerisi, Ölümlü Dünya.

Bugünün şarkı önerisi, Adamlar-Ah Benim Hayatım/Hikaye.

Bugünün şiir önerisi, Ah Muhsin Ünlü-Yaşasın! Ne Kadar da İdeolojik Yaklaşıyoruz Birbirimize.

24 Ekim 2018 Çarşamba

DÜNYA YORGUN


Haftanın ortasında soğuk kendini iyice belli etmeye başlayınca bende durur muyum hemen hasta olmaya ilk adımımı attım ve sezon açılışını yaptım. Yaşasın mandalinalar yaşasın ıhlamur yaşasın nane-limon çayları ve daha içinde ne olduğunu bilmediğim ilginç karışımlar. Bugün neyse havanın bulutlu olmasından sanıyorum (3 bardak ıhlamur çayının da etkisi olabilir) böyle bir sakinlik, böyle bir huzur havasındayım. Sakin sakin dinlediğim sakin şarkılardan bir tavsiyede aşağı ekliyorum. Huzurlu zamanlar geçirmeniz dileğiyle..

Bir Tavsiye: Tuna Kiremitçi & Gonca Vuslateri- Sana Dair

20 Ekim 2018 Cumartesi

OMURGA


Gündüz güneş gözlüğü akşam yağmurlukla gezdiğimiz bir Cumartesi akşamında hafta sonunu güzel geçirecek aktivitelerde bugün Konya Devlet Tiyatrosunun sezon oyunlarından biri 'Fehim Paşa Konağı' Turgut Özakman'ın yazdığı oyun tarihi komedi ve müzikali içinde barındıran bolca gülmeli iki saat vaat ediyor.

Bunun dışında zor zamanlar içinden nasıl çıktığımız bizi şekillendiren en önemli unsur, yani bunu o anda fark etmesek de biraz yavaşlayıp olaylara uzaktan bakmaya başlayınca daha iyi görüyoruz. Şöyle ki insanın gökyüzü kararmaya başlayınca yağmuru da beraberinde getirir. Bir süre yağmur yağması iyidir çünkü her duygu kendinizi yeniden tanımaya olanak sağlar ama bu durum uzun sürerse ve hatta o karanlıkta bile bile kalmaya devam edersek işte o zaman kendimizi zarara sokmuş oluyoruz. Hayatın bize farklı şekillerde verdiği dersler, önümüze çıkardığı  zorluklarla kendimize has yöntemlerle başa çıkarız. Ben size kendimce işe yaradığını düşündüğüm bir kaç tavsiye vermek istiyorum, aslında bütün iş kendi ilgi alanınızda bir meşguliyet bulmanız. Ve gördüğünüz gibi olay yine bir hobiye, hobi gibi sevdiğiniz bir işe sahip olmaya, sanatın bir dalını sevmeye geliyor. Bulun, uğraşın, sevin, çabalayın, vazgeçmeyin. Kendinizden, geleceğinizden ve mutluluğunuzdan vazgeçmeyin. Güzel günler görmeniz dileğiyle..

Bir tavsiye: Adamlar- Hepinize El Salladım  

10 Ekim 2018 Çarşamba

İLGİLİ


Şairinde dediği gibi ayrılıkta sevdaya dahil mi? Hani her akşam muhakkak haberlerde seyrettiğimiz en az bir tane kadına/eşe/sevgiliye şiddet haberlerinden sonra gerçekten güzel günler geçirilen, sevilen insan ayrılmak istediğinde neden bir anda canavara dönüşüyorlar. Bir insanı tanımak için bazı şeyler yaşanır, hani özlü sözlerde de vardır, ‘yolculuğa çık, alışveriş yap’ gibi. Dostoyevski de demiş ki; ‘İnsanların birbirini tanıması için en iyi zaman, ayrılmalarına en yakın zamandır’. Yani aslında iyi günde sizi hoş tutan insanın gitmek istediğinizde verdiği tepki, agresif haller, inatlaşmaları, sizin arkanızdan konuşması, bütün iyi zamanları silip atması, sizi zor durumda bırakacak hal, tavır, söylemler, fiziki veya psikolojik şiddet uygulaması ve bunların hepsini içeren davranışlarda bulunması size ilk olarak ne kadar doğru bir karar verdiğinizi gösterirken, ikinci olarak maalesef sıkıntı vermeye başlar. Kurtulmak tabiri işin içine girince siz o kadar zaman iyi gördüklerinizi yavaş yavaş kaybedersiniz çünkü karşınızda kendi duygularını düşünen bencil biri vardır. Oysa ki bazen yürümez, herhangi bir sebepten olmayabilir. Biz kadere inanıyoruz ama neye inanırsanız inanın şans, kısmet, evren bir şekilde sizi bir araya getirdiyse bir şekilde ayıradabilir. Sebep ne olursa olsun, elinizi kaldırdığınız, kötü sözler söylediğiniz, arkasından konuştuğunuz, ya benimsin ya da toprağım dediğiniz, bırakamam dediğiniz, kişiyi bir zamanlar seviyordunuz, yine seviyorum demeyin çünkü bunlar sağlıklı sevgi göstergeleri değil, bunlar normal insan davranışları değil. Tekrarda Mabel Matiz çalıyor, şarkısında dediği gibi önce bir sorun, her türlü cevaba hazırlıklı olarak, ona saygı duyduğunuzu göstererek ‘gönlün var mı bende sarmaşık’ diye. Yoksa demek ki daha hayırlısı bekliyor sizi, inanın. Ve öyle davranın rahatsız etmeden, baskı, şiddet uygulamadan, elinizden gelen her şeyi yaptığınıza inanın ve rahat bırakın. Hem kendinizi hem de karşınızdakini. Ne demişler; bir çiçeği seviyorsan bırak var olsun. Sevmek, sahip olmak ile ilgili değildir. Sevmek değer vermek ile ilgilidir. Anlaşılmak dileğiyle..

30 Eylül 2018 Pazar

MAR ADENTRO


Türkçeye 'içimdeki deniz' diye çevrilen 2004 İspanyol yapımı olan film geçirdiği bir kaza neticesinde yatağa mahkum yaşamak zorunda kalan Ramon'un hikayesini anlatıyor. Hayata dair umutlarınızın olmadığı, mutsuz dönemlerinizde izlerseniz çok büyük faydasını göreceğiniz ayrı bir bakış açısı oluşturacağınız sağlam temelli bir film. 28 yıldır yatalak olarak yaşayan Ramon, ona bakan ailesi ve bu süreçte hayatına giren insanlar içinde Ramon'un ötenazi isteği ve buna karşı yasal engellerin anlatıldığı film hafta sonunuzu değerlendirmek için gayet güzel bir seçenek sevgili okuyucu. Güzel Pazarlar.

28 Eylül 2018 Cuma

MAZİ

Beni daha yakından tanıyanlar 90'ların pop/rock müziğine olan sevgimi bilir, bugün de 90'lar olmasa da lise, üniversite döneminde çokça dinlediğim yerli yabancı rock/metal müzikleri dinledim. Zaman çok geçmemiş gibi görünse de şarkı sirkülasyonunun bu kadar fazla olduğu bir dönemde hala unutulmadıklarını bilsinler.  Ve ne olursa olsun, ne kadar zaman geçerse geçsin, kumaş pantolonla işe de gelsek yazın ortasında bile siyah tişört kalın botla gezdiğimiz, deri bileklik taktığımız zamanları unutmadık. Rock müzik ruhu asla bitmez. ;) \m/

Bir Dua:Allah isteyenlere gündüz işe giden akşamları bateri çalan bir eş nasip etsin. Amin.






Mor ve Ötesi-Kördüğüm
Kurban-Yine
Malt-Deprem
Şebnem Ferah-Babam Oğlum
Teoman, Şebnem Ferah-En Güzel Hikayem
Feridun Düzağaç-Deli
Cobus - 30 Seconds to Mars - Kings and Queens
Kargo-Renklerin İçinde



21 Eylül 2018 Cuma

IKIGAI


Popüler kitapları okumayı sevmeyen ben bir belki iki üç tanecik istisna yapmış olabilirim. Leyla ile Mecnun'u dizisine hasta olduğumdan aldım. Ama bugün size dün itibariyle bitirdiğim 'IKIGAI' adlı minnoş kitaptan bahsedeceğim. Aslında blogumu açtığım ilk günden bu zamana kadar size devamlı sadece çalışmak olmaz farklı bir uğraş edinin diye söylediğimin kitabını yazmışlar ki Japonlar zaten yıllardır bu şekilde yaşıyormuş. Yani reenkarnasyona inansaydım, önceki hayatımda japon bir kedi olduğumu iddia edebilirdim..) Belki ben bu hobidik ilgi alanlarını fazla abartmış ve fazla dağıtmış olabilirim diye düşünüyordum ama meğerse hep kendi ikigaimi aramışım bunca zamandır. Ikigai şöyle bir şey sevgili okuyucu yaptığınız uğraşı hayatınızda hiç bitmeyecek bir sevgiyle sevip, tutkuyla yapmaya devam etmek, emekli olmak diye bir şeyin aklınızdan dahi geçmediği kadar çok sevdiğiniz bir uğraş diyebiliriz. Hayat hiçbir zaman bir varış noktası olmuyor sevgili okuyucu ama o noktaya gelene kadar nasıl yürüdüğümüz, kendimize ne katarak yürüdüğümüz ve yürüdüğümüz yolları ne kadar çiçeklendirdiğimiz çok önemli. İş yoğunluğu, aile hayatı, ekonomik sıkıntılar, sağlık bunlar ve bunlara benzer bir sürü sorunla uğraşıyorsunuz biliyorum. Ama yine de günde az da olsa size kendinizi daha iyi hissettirecek bir şey yapın. Haftada/ayda bir defa da olsa elinize kalemleri alın, on beş dakika da olsa vücudunuzu esnetin, kulaklığınızı takıp biraz yürüyüp gelin, kendinize özel minnacıkta olsa bir zaman ayırın. Uyumadan önce derin nefesler alıp verin, aklınızı yavaşlatın güzel şeyler düşünün. Nazım Hikmet'in zamanında dediği gibi zaten 'dert çoook hemdert yok' devamlı düşünmekte insanı yoruyor. Biraz mola vermek güzeldir. Hem hobi dediğiniz şey bir süre sonra bağımlılığınızı azaltır, daha mutlu hissedersiniz. Neticede üretmek iyidir. Umarım kendi ikigainizi en kısa zamanda bulur, benim gibi fazla dağıtmazsınız. İyi hafta sonları dileklerimle.

19 Eylül 2018 Çarşamba

KUYU


Şükürler olsun. Ben bu yaşıma kadar her zaman neyi kaybettiğimi düşünüp üzüldüysem ilahi kudret sahibi bana hep 'iyi ki' dedirtti, hep iyi ki diyeceğim şeyleri gösterdi ve 'bunun için üzülme, vakit bile harcamana değmezi' bana gösterdi. Hepimiz ömrümüzü tamamlarken hayatımıza birileri giriyor, bazıları sadece deyip geçiyor toz tanesi gibi, bazıları ise gerçekten bize bir şeyler öğretiyor, iz bırakıyor kök salıyor. Aslında bakarsak hepsi bir şeyler öğretiyor ama bazıları boş şeyler öğretiyor. Bazılarını da biz önemli sanıyoruz düşünüp üzülüyoruz ama sonra ilahi güç bize onlarında sadece bir toz zerreciğinden farklı olmadıklarını gösteriyor. İyi ki gösteriyor da bizde yüklerimizden kurtuluyoruz. O kadar abartılı bekleyiş sözlerinin, o kadar büyük yalanların akabinde görülenlere karşılıkta 'kırkı çıksaydı bari' deyip sonra gülüp geçiyoruz. Elde olan bir hiç ve inanca, güvene alınmış bir darbe daha, yine O'na sığınıp yine hayırlısını diliyoruz ve tekrar şükredip, iyi ki diyoruz. İyi ki hep gösterdin, iyi ki hep gördük. Şimdi herkes kendi yolunda, kendi telaşında ne arıyorsa onu bulsun. Her şeyin sonunda bir hayır olduğunu ve er ya da geç iyi ki diyeceğinizi hiç unutmayın sevgili okuyucu. Gözünüzü gökyüzünden ayırmayın. Huzurlu günler görmeniz dileğiyle...

Bir Tavsiye: Fikri Karayel-Yol
Bir Hadise: Tarihin farklı şekillerde tekerrürü bknz:Olmayan Kelimeler

18 Eylül 2018 Salı

BU HAVA


Kulağımda 'bu havada gidilmez' çalarken Konya sınırlarından içeri girdik. Bundan on bir sene önce taşındığımız Kütahya'ya kısa bir gezi yaptık. Kütahya'nın suyundan içen bir gün geri dönermiş efsanesi gerçek gibi görünüyor. Yıllar önce gördüğüm yerler, kapısından girdiğim okullar, pazarına yürüdüğüm yollar hepsini yıllar sonra görmek insana kendini hem garip hissettiriyor hem de mutluluk veriyor.

Aynı zamanlarda uzaklaştığımız şehre tek başıma dönüyorum. Yollar yine uzun ama ayrı. Aynı şiirde olduğu gibi;

Sen geceyi tutuyorsun ben nöbetini
Uzak dağ kışlalarında
Görmüyoruz birbirimizi
Usul usul sis iniyor
Kopmuş yollara
Işığı hafif uykusu ağır koğuşlarda üzerini örtüyorum senin..

Yıllar geçse de bizi biz yapan bütün her şey anılarımız, o yollardan geçen her adımımız, yaşadığımız, öğrendiklerimiz, her bir parçamızı ayrı bir yere bıraktığımız şehirler, arkadaşlıklar bütün bunlar bizi bugüne getiren, bizi oluşturan bütün unsurlar. Neticede karşımıza bizi daha iyiye götürecek insanlar çıkarsın ve doğru zamanda doğru yerde olmayı nasip etsin.

25 Mayıs 2018 Cuma

YENİDEN BAŞLAMALI


Hadi şimdi kalkın, nerede oturuyorsanız kalkın, Hüsnü Arkan Yeniden Başlamalı şarkısını açın ve yeniden başlayalım.

*Önce aynaya bakalım, şekle değil gözlerimize bakıp ne istediğimizi bulmamız gerekli önce, o gözlerdeki ışık oranının ne için azaldığını anlamamız için.

*Gözleri evimize çeviriyoruz ardından. Şu atmaya kıyamadığımız ama yer kaplayan her şeyden kurtulmamız lazım. Fazla olana her şeyden arının, en güzeli ihtiyaç sahibi birilerine vermektir. Hem böylece içiniz daha rahat edecektir. Evinizi, arabanızın bagajını, iş yerinizdeki çekmeceleri temizleyin, düzenleyin, ferahlayın.

*Telefonunuzu temizleyin ardından sevdiğiniz, dinlemediğiniz ama silmeye de kıyamadığınız şarkıları silin önce unutmayın ne zaman isterseniz dinleyebilirsiniz. Bir seneden fazla zamandır görüşmediğiniz numaraları silin.

*Yeni bir bütçe oluşturun gereksiz harcamaları belirleyin ve yapmayın. Ayrıca yapmak istediğiniz tatil, almak istediğiniz herhangi bir şey için bir birikim hesabı açın az çok demeyin biriktirin.

*Okunacak kitaplar ve seyredilecek filmler listesi hazırlayın.

*Moral bozan, negatif düşünceli arkadaşımsılarla aranıza mesafe koyun. Enerji emicileri öteleyin.

*Yeni insanlarla tanışacağınız bir kursa, kulübe veya bir derneğe katılabilir iyi insanlarla tanışabilirsiniz.

Her şeyin bir çözümü vardır ama bazen o çözüm için de tayin edilmiş bir zaman vardır. Doğru olan bir şey yanlış zamanda oldurulmaya çalışılırsa zararı faydasından çok olabilir. Gönlünüzden geçenlerin hayatınızda olması dileğiyle...

10 Mayıs 2018 Perşembe

YAĞMUUUR


Mayıs ayı olmasına rağmen yaklaşık on gündür yağmur yağıyor, montlar dolaptan yeniden çıktı. Hatta üşüme hastası olan ben kazak bile giydim sevgili okuyucu. Eve dönerken, yolda yürürken gün içinde içimden ‘yağmuur yağmuuur yağmuuuuur’ diye şarkılar söylemeye başlayınca bir müzik listesi yapıp sizlerle de paylaşmak istedim. Biraz daha melankolik olan bu havalardaki ruh halinize uyacak daha sakin şarkıları derledim. Bir kısmını yazıyorum. İyi dinlemeler.
Emir Can İğrek- Müzik Kutusu
Mavi Gri- Ben Sende Yandım
Tolgahan Tarıoğlu- Bu Kalp
Birileri- Halledebilirdik
Yüzyüzeyken Konuşuruz- Ne Farkeder
Feridun Düzağaç- Kül
Mehmet Güreli- Kimse Bilmez
Şebnem Ferah- Koridor
LP-Lost On You (Live)
Pera- Yokluğunu Anlasamda
Ahmet Kaya- Kendine İyi Bak
Duman-Belki Alışman Lazım
Hadi şimdi girin depresyona, alın size antidepresan gülümsemesi 😊


1 Mayıs 2018 Salı

SON GÜNLERDE


Son günlerde hatta baya uzun zaman geçen son günlerde sevgili bloğum ile hiç ilgilenemedim. Ders döneminde olmanın verdiği sıkışıklık, sunumlar, ödevler, vizeler, işin gerektirdiği yoğunluk, eğitim sebebiyle kısa süreli bir tatil, bir yandan tezhip, bir yandan sergi derken makale yazmak için oturduğum masada bu yazıyı yazarak oturmaya devam ediyorum. Makaleyi ne yaptın derseniz azcık yazabildim. :) Canım 1 Mayıs'ın tatil olması sebebiyle kendime biraz vakit ayırayım derken saat olmuş 15:00, zaman deseniz kendisinin göreceliği beni yıldırmış durumda. Yani sevgili okuyucu durumlar böyle, her neyse hem bugünün 1 Mayıs olması hem kadınların iş hayatındaki malum durumu hem de geçen Perşembe sunum yapmış olmamdan mütevellit size biraz cam tavan sendromundan bahsedip yazımı bitirmek istiyorum.
Cam tavan sendromu, çalışanların (en çok kadınlar fakat erkeklerde bu durumdan muzdarip olabiliyorlar) bir mevkiye kadar yükselip daha fazla yükselmek isterken önlerinde ne olduğu tam belli olmayan engellerin oluşması durumuna deniyor. Bunun farklı sebepler var; örneğin, erkek yöneticilerin kadınlarla iletişim kuramama, kadının toplumda yerinin evi olması, erkekler kadar realist olamaması vb. sebeplerle yükselişe engel olmaları, kadın yöneticilerin diğer kadınların yükselişini istememeleri (kraliçe arı sendromu) veya kadının kendi yeteneklerinin farkında olmaması, onları geliştirmek istememesi, özgüven eksikliğinden kaynaklanan yükselememe gibi sebeplerdir. Diğerleri bir şekilde aşılabilir sevgili okuyucu ama inanın insanın kendine koyduğu engeller aşılamaz. Hani bir söz varya bir şeyi yapacağınıza inanırsanız onu başarmanın bir yolunu bulursunuz diye, aynen öyle kendi aklınıza, yetenekleriniz kendiniz pranga takmayınız. Hayalini kurduğunuz her şeyi bir gün yaşamanız dileğiyle...
Bir tavsiye: Konuyu merak edenler pire deneyini araştırabilir. Psikolojide öğrenilmiş çaresizlik ile ilgili olduğunu çok net anlayacaksınız.

3 Mart 2018 Cumartesi

KIZ GİBİ


Birhan Keskin'in "yol" adlı kitabından "taş parçaları" şiirinin, her kısım ayrı ayrı çok kıymetli ve defalarca kendini okutuyor. Okuyunuz sevgili okuyucu. Bu okuma tavsiyesinden sonra, 8 Mart'ın yaklaştığı şu günlerde okuduğumuz, seyrettiğimiz sapkın, can sıkıcı, vahşet haberlerinin de etkisiyle Kadınlar Gününün lafta kalmaması için yetiştirilmenin ve kendini yetiştirmenin öneminden bahsetmek istiyorum. Kadınlar anne oldukları zaman eğer yavrusu erkekse insana değer vermeyi, eğer yavrusu kızsa yine insana değer vermeyi öğretmeli. Sen kız çocuğusun hizmet et, sen erkek çocuğusun kalkıp suyunu bile alma kardeşin getirsin zihniyetiyle büyütülünce yavrular, ileride bu haberleri duyuyoruz. "Ayrılmak istediği eşini vurdu." Sebep? -beni nasıl terk eder. Bak bak sen kimsin de seni nasıl terk eder, o zaman insan gibi davranacaktın, eşini üzmeyecektin, ağlatmayacaktın, aldatmayacaktın, rızkını başka yerlere götürmeyecektin, ezdirmeyecektin, iyi baba olacaktın, ondan sonra kendine beni nasıl terk eder diye soracaktın. Sinirimden deliriyorum sevgili okuyucu, bir insanı sırf cinsiyetinden dolayı aşağıda gören zihniyete, bunu destekleyen erimdir beyimdir babandır yapar diyen hemcinslerimin zihniyetine, dur, sus, ayıp, günah, adet, gelenek, töre, büyüklerimiz ne der diyen geri zihniyete de yeter artık. Bizim kültürümüzle alakasız, hoş görüsüz, hele dinle hiç alakası olmayan adetlerinizi kafanıza takınız. Böyle sebepler yüzünden akılları harika çalışan bir sürü kadın, nohut kadar beyni olmayan erkeklerin evinden dışarı çıkamadı. O sebeple kız çocuklarına daha küçükken kıymetli olduklarını, kendilerini paspas etmemeyi, her şeyi başarabileceklerini öğretmeliyiz. Kadınlar dünyaya sadece evlenip, çocuk doğurup, evine bakmaya, eşini memnun etmeye gelmedi. Kendini gerçekleştirmeye geldi. Aşk, evlilik, çocuk yine olacaktır. Ama kıymet verenle... Kendinizi asla küçümsemeyin, her şeyi kız gibi yapın ve size kıymet vermeyen bağımlı ilişkiler kurmayın, emin olun her şey, her hastalıklı, kısıtlayıcı hareket çok sevmekten değil kendinde olan eksiklikten. Bunları görün, sevgi mi saçmalık mı iyi ayırt edin. Doğru kişi olmadıktan sonra hayatınızda birinin olması şart değil ki sonra bütün ömrünüz bir kişinin elinde heba olmasın. Ve son olarak her zaman birbirinizin arkasını toplayın. Kadın kadının düşmanı değil, dostu olmalı. Sizin başarınızla, mutluluğunuzla sevinmeyen kız arkadaşlarınızı da etrafınızda barındırmayın. Bakınız; ruh emiciler. Lafta kalmayan, hak edilen kıymetin verildiği, her günün 8 Mart olduğu günler görmek dileğiyle.

24 Şubat 2018 Cumartesi

YIL DÖNÜMÜ


Bundan 1 yıl 3 gün önce yazmaya başladığım bloğum Asabibet 1. yılını doldurdu. Geri dönüp baktığımda nasıl hızlı geçti hiç anlamadım sevgili okuyucular. Ve bu geçen zamanda neler olmadı ki. Her yaşantı yeni bir şey öğretti, tanımadığım bir sürü insanla tanıştım. Ama bir de hep olanlar vardı, 2010 yılında ilk defa ailemden ayrı bir yerde kaldığım yurtta ilk günden son güne kadar yanımda olan, o yıllar yetmeyip ayrı şehirlerde de olsak bile iletişimi hiç bir zaman kaybetmediğimiz farklı renkte olan arkadaşlıklar edindik. Sonra hep yanımızda olur sandığımız insanlarla bağlarımız gevşedi. Seviyorum kelimesinin bazen sadece ağızdan çıktığını ama davranışlarda hiç öyle olmadığını gördük. Aslında bir insanı en iyi hayatınızdan çıkarma evresinde ve ona bağlı olmayan mutlulukları paylaşırken tanıyorsunuz. Yaşınız kaç olursa olsun, öğrenmek hiç bitmiyor. Her ne olursa olsun bir şekilde hayat sizi güldürüyor. Siz yeter ki inanın ve şükredin. Birlikte nice yıllar geçiririz inşallah ve ben burada sizlerle mutluluklarımı paylaşırım. Sizlere de güzel haberler alacağınız güzel günler diliyorum. :)

20 Şubat 2018 Salı

GÖNLÜN MURADI

Bu yazıyı Doğan Cüceloğlu'nun instagram sayfasında okumuş, çok beğenmiştim. Bu sebeple sizlerle de paylaşmak istedim. Bir amacın, bir isteğin, yüce bir şeyin peşinden gitmek hayatı güzelleştirir ve anlam katar, bu yazıda da bu çok güzel anlatılmış, iyi okumalar.

Bu yazımda bana gelen bir mektubun düşündürdüklerini paylaşmak istiyorum. (Kimlikleri anlayacağınız nedenlerle açıklamıyorum. Kişinin imlasını da düzeltmeden olduğu gibi veriyorum; çünkü bu mektubu yazarkenki ruhsal durumunu yazış tarzı da anlamamıza yardımcı oluyor.) merhaba doğan abi;Öncelikle bu maili yazmamın birinci nedeni bir nebze olsun rahatlamak istemek düşüncesi, içinde bulunduğum şartlar açıkça beni artık zorlamaya başladı. Belki bu şekilde çok mail geliyordur size ve bu size kalıplaşmış bir kitlenin sesi olarak yansıyabilir ama bu benim sesim... Doğan abi kitaplarınızın birçoğunu okudum ayrıca yalnızca sizinkileri değil bu dalda birçok kitabı okuma sansım oldu ama acı olan yani su an okuduklarımdan etkilenip doğru şeyler yapamıyorum... Üniversite mezunuyum ve 24 yasındayım,bitirdiğim branş yada ülkenin yapısından veya kendimden dolayı henüz topluma faydalı olabilecek bir işle meşgul değilim ve bu beni özellikle askerliğimi bitirdikten sonra daha çok etkilemeye başladı.Maddi problemlerimden dolayı psikolojik destek de alamıyorum,okuduğum kitaplarda fayda etmiyor.Bu konuda bir nebze olsun rahatlamak istiyorum.Aslında tüm bunları söylediğim için de bir nebze olsun rahatlamış vaziyetteyim. Belki de bu mailim o kadar dikkate alınmayacaktır ama olsun yine de teşekkürler...       
Bu kişinin adını Mehmet koyalım.
Mehmet kendine ve yaşama dürüst bir tavır içinde. Kendi gereksinmelerinin farkında - "yazmak beni rahatlatacak;" ikincisi de kendinin tekliğinin farkında - "bu benim sesim."
Mehmet bilgiye ulaşıyor, okuyor, anlıyor, ama uygulamaya gelince başarılı olamıyor.
Üniversite mezunu. Ama hangi üniversite ve hangi dal söylememiş. Niye söylememiş? Sizin tahmininiz ne bilemem, ama ben üniversitesini ve branşını benimsemediği izlenimini elde ettim.
Şimdi binlerce üniversite mezunu gibi işsiz ve morali bozuk. Psikolojik danışmanlığa, desteğe gereksinimi olduğunu düşünüyor ama bu desteği alacak parasal gücü yok.
Bu mektubu okumayacağımı düşünüyor; ama yazdığı için rahatladığını hissediyor ve bu mektubu yazmasına vesile olduğum için bana teşekkür ediyor.
Mehmet'in dürüstlüğünü, gerçekçiliğini, kendine verdiği değeri ve şeffaf iletişimini sevdim.
Ona şu öneride bulundum:
Şu andan itibaren günlük tut ve her bir yarım saatte ne yaptığını o günlüğe not al.Evet şimdi git bir defter al ve bugünün tarihini koy ve her yarım saat, örneğin 14:00 "şuradayım, şu amaçla şunu yapıyorum" diye not al. Sonra 14:30'da "14:30; şimdi şuradayım; şu amaçla şunu yapıyorum". Yattığın zamanı ve kalktığın zamanı dahi not tut.Ve 4 hafta sonra bana nelerin farkına vardığını yaz.
NİYET - BİLGİ - BECERİ - EYLEM - SONUÇ
Mehmet'in her yarım saatte ne yaptığını gözlemesi onun eylemlerini ve becerilerini gözlemlemesini sağlayacaktır. Bunları yaparken sürekli "şimdi şuradayım; şu amaçla şunları yapıyorum" gözlüğü ile bakınca yavaş yavaş kendi yaşamıyla ilgili NİYET' inin varlığının ya da yokluğunun farkına varmaya başlayacaktır.
Mehmet'in sorunu gönlünün muradını keşfedememiş insanın sorunu.
Çoban günde bir dilim ekmek ve bir testi su ile her gün 20 ağaç dikerek bir yöreyi ormanlaştırırken mutludur. Kendisine verilmiş olan yaşamın anlamlı bir hediye olduğunu düşünür; yaşadığı yaşamın anlamlı, coşkulu ve güçlü bir yaşam olduğunu içi bilir.
Kendini öğretmenliğe vermiş ve elinden gelenin en iyisini yaparak öğretmenlik yapmış biri de, maaşı ne olursa olsun, yaşamının anlamlı, coşkulu ve güçlü bir yaşam olduğunu düşünür. Çoban ve öğretmen gibi kendini doktorluğa vermiş ve elinden gelenin en iyisini yapmış doktor biri de.
Kişi gönlünün muradını keşfetmeden yaşamındaki gerçek NİYET' ini keşfedemez. Gönlünün muradını keşfetmemiş kişiye kitaplar ne verebilir?

Doğan Cüceloğlu (17/09/2006)

15 Şubat 2018 Perşembe

BELKİ DE YANLIŞ BİR LEYLA


"Eğer mutluluğunuz, bir başkasının yaptıklarına bağlıysa, çok ciddi bir sorununuz var demektir." demiş Aldous Huxley. Hatta insan mutsuzluğunu kendi kendine nasıl oluşturuyor bunu da Cesur Yeni Dünyasında distopik olarak gayet güzel yazmıştır. Bu cümle benimde hayata baktığım yerden baktığı için bunun üzerine yazmak istedim. Çevre büyük, çevre devasa, etkileri de aynı şekilde; yaptığımız bir hareketin, yazdığımız, okuduğumuz, ağzımızdan çıkan her şeyde etkisi var. E kaçınılmaz olarak mutluluğumuzda da tabii. Bir kesim aşırı maddeci; yani onun arabası var güzel mi güzel ama benim yok, onun ev şöyle, eşi böyle demiş, çantası, tokası, incik cincik yeni gelin evlerinin özentisi olan bir kesim, kendinde yok diye somurtup, ciddi anlamda mutsuz olan kıyasçı tipler var. Onları bu yazıya dahil etmiyorum çünkü o kafa değişik bir kafa, Allah muhafaza kafası o. Onlar kocişkolatalarıyla ve pembiş evlilikleriyle yaşamaya devam edebilirler. Saygılar.

Asıl mutluluk içimizde içimizde dedik gitmediğimiz danışman, okumadığımız kişisel gelişim, psikoloji kalmadı. Kendinizi sevin dediler bir yerden sonra kendimize kendimiz bile inanmadık, bir sürü sıkıntı. Aman yarabbi ne dertler var derken asıl olayın kendimizde bittiğini tekrar hatırladık. İnsanız, kusurumuz binde bin beş yüz belki ama bunu bilerek ve nerede sıkıntı yaşadığımızı bulmaya çalışarak bir başlangıç yapabiliriz. Yani insan önce kendini ölçmeli, kendini bilmeli, başkalarının hayatlarına bakacağına bende ne eksik var, benim iyi yanlarım ne, neyde başarılıyım diye bir kendini sorgulamalı ama burada kendinize dürüst olun yani 'yok canım o kadar da değilsin' diyebilin kendinize. Sonra o iyi yönlerinizi parlatmaya çalışın, kendinize yeni özellikler katın, kültürünüzü ölene kadar artırın. Korkmayın, güvenli kıyılarınızdan ayrılmaktan korkmayın. O koltuktan, televizyonun karşısından ömür boyu kalkmayacak mısınız gerçekten? Kendi işinizi kendiniz yapın, yardım alacağınız insanları iyi seçin. İnsanlara gülümseyin, ilerleyin. Şunu unutmayın, herkesi sevmek zorunda değilsiniz, herkeste sizi sevmek zorunda değil. Herkesle aynı düşünmek zorunda değilsiniz, onlar öyle yaptı diye öyle yapmak zorunda değilsiniz, biri sizi seviyor diye onu sevmek zorunda değilsiniz. Siz sizsiniz işte, fabrikasyon ürünü değilsiniz. O sebeple çevrenizin sizi mutsuz etmesine izin vermemelisiniz. Hani bir video vardı 'herkesin hayatına kimse karışamaz' diye aslında o adam bütün olayı çözmüş. :)

Aslında mevzu karışıp karışmamakta değil, mevzu sizin buna ne kadar izin verip vermediğiniz. Bu arada hepinizin geçmiş sevdicekler gününüz kutlu olsun, pembişler sizinde. Gelişime ve dönüşüme açık güzel günler görmeniz dileğiyle.

Bir tavsiye: Ezginin Günlüğü-Leyla


11 Şubat 2018 Pazar

Nil Karaibrahimgil - Kanatlarım Var Ruhumda





Size içinde kendinizi bulacağınız bir Pazar şarkısı bırakıyorum sevgili okuyucu. Güzel bir hafta geçirmeniz dileğiyle..

5 Şubat 2018 Pazartesi

QUE PASA?

Kışın ortasında bahar havası yaşadığımızdan mı yoksa kendimle ilgili sebeplerden mi bilmiyorum, bugün aşırı aşırısı yoğun olmama rağmen çok neşeliydim sevgili okuyucu. Kendimi uzun zamandır bu kadar iyi hissetmemiştim, yaz çocuğu olmamın etkisiyle azıcık güneş görünce bu hale geliveriyorum sanırım.:) Ben yine yineleyeceğim ki boş durmayın sevgili okuyucu sizi diğerlerinden ayıran bir özelliğiniz, bir yeteneğiniz olsun. Ama bunu içinizin temizliğiyle yapın, beklentisiz, hırs yapmadan, kendi halinizde bir gün mutlaka küçük bir inci tanesi gibi bulunacağınızı asla unutmadan. Biliyorsunuz çok yakında her şeyin yerine oturmasına çok az kaldı buna inanın. Ve her gün bir gün öncenin üzerine bir şey koyarak ilerleyin. Kendinizi sevin, siz değerlisiniz. Bunu boş egoyla söylemeyin tabii ki kendi değerinizi kendinize siz katın, herkese benzeyip ben değerliyim demeyin kendinizi kandırırsınız ama evreni değil. Kısacası nevi şahsına münhasır birer insan olmaya çabalayın. Hepimize güzel bir hafta ve Şubat ayı geçirmenizi diliyorum. Uzanıp kendi yanaklarınızdan öpün. :)
Bir tavsiye art arda dinleyip modunuzu yükseltmeniz için;
Shakira- Me Enamore
Luis Fonsi, Demi Lovato- Échame La Culpa
Shakira- Bicicleta
Athena- Ben Böyleyim

30 Ocak 2018 Salı

İÇİM

Sisli, soğuk, karlı ocak ayını da geride bırakıyoruz. Yeni yıl bize yeni bir şeyler getirecek sanırken, sadece yılın sonundaki tek rakamın değiştiği gerçeğini yeniden kavramış olduk. Kışa direnen sadece penceremin önündeki fesleğenlerim oldu, onun dışında biz yaprak dökmeye devam ettik. Ve yine onun dışında her gün olmasa da yeni şeyler öğrendik ya da öğrenmek zorunda kaldık. Her neyse sonuçta insan bir yerden sonra çevresini gittikçe daraltıp, kendine sığınmak ihtiyacı duyuyor. Bilmiyorum yalnızlık bana neden bu kadar cazip geliyor, kimseye bağlı olmadan yaşamanın imkansızlığını seviyorum belki de. Ya da bir yerde güven hissi oluşturan, bir şeyleri paylaştığınızı sandığınız insanların, mutluluğunuzdan mutsuz olduğunu gördükçe kendinizi geri çekiyorsunuz. Bende öyle oluyor olabilir. Umarım siz güzel, samimi paylaşımlar yaptığınız kalabalıklar içindesinizdir. Her şey zamanla, hiç bitmez sandığınız bir anda bitebilir. Nasıl bu hale geldiniz, zamanla. Dost kaybetmek kötü, sebepsiz yere hem de ne yaptığınızı bilmeden. Öyle olsunduysa olsundu. Herkes kendi yerinde mutlu olsun. Yine herkesin gönlüne göre versin rabbim, ilahi adaletin hep böyle işlediğine inanıyorum, yani bir şey yaşıyorsak bir sebebi var çoğu zaman göremiyoruz ama var. Ben yine içimden çıkıp içimi döktüm sevgili okuyucu, yeni başlangıçlar yapmak zordur ama güzeldir. Kalkın, durduğunuz yerde durmayın, dününüz bugünle aynı olmasın, yeni bir şey katın kendinize. Yapabilirsiniz, biliyorsunuz. Hafta ortasından sevgilerimle.

28 Ocak 2018 Pazar

Yalın - Keşke





Yalnızlığı özleyenler için güzel bir Pazar şarkısı, mutlu haftalar..

22 Ocak 2018 Pazartesi

FAWKES

Bir süredir yaşadığım kronik depresif halimden uzaklaşma kararı almış bulunmaktayım sevgili okuyucu. Sebebini bildiğim ama bilmezlikten geldiğim içimden gülmek eyleminin gelmediği somurtkan bir haldeyim. Hiçbir şey beni mutlu etmiyor sanki gülmeyi unutmuş gibiyim yüzümde sadece ufak bir tebessüm oluşuyor ve bununla sınırlı kalıyor ama biliyorsunuz ki bir şeyin ne kadar devam edip etmeyeceği yine kişinin kendisinde bitiyor. Aslında evet zor biliyorum ama bir yerden sonra kendinizi tekrar ayağa kaldırmanız gerekiyor. Çünkü bazen kendi elinizden kendiniz tutmak zorunda bırakılıyorsunuz, yardım ellerini görmenize rağmen. Bunlarla birlikte kendime 'deli kızım uyan' dedim ve listeme tekrar baktım, yapılacak çok fazla şey varken kendimi bırakmamalıydım ve yeniden başladım. Her seferinde Dumbledore'un sadık Anka kuşu Fawkes gibi yeniden doğmak gerekiyor bazen. Ve zaman diyorum. Neyi beklediğimi bilerek ama merak içinde bekliyorum, sanıyorum sabır en sonunda imkansız diye düşündüğüm her şeyi tersine çevirecektir ki imkansız sadece bizim gibi fanilerin kullanacağı aciz bir kelimedir. Hiç şüphesiz 'O'nun için imkansız diye bir şey yoktur.
Siz de ne yaşarsanız yaşayın, kendinizi, hayallerinizi bırakmayın. Her zaman yapılacak bir şeyler vardır. Meşgul olmayı, faydalı işler yapmayı asla bırakmayın. Her şeyin hayırlı ve iyi olanıyla karşılaşmanız dileğimle, iyi haftalar.
Bir Tavsiye: Şebnem Ferah- Deli Kızım Uyan

16 Ocak 2018 Salı

PAT! DİYE


Hayat kendi içinde her ne kadar karmaşık olsa da aslında onu karmaşık hale getiren biziz sevgili okuyucu ve tabii ki diğer insanların hayatlarımıza attığı düğümler de bu karmaşıklığı büyüttükçe büyütüyor. Yapmamız gereken, kendimizi gerçekleştirmek gibi güzel bir amacımız varken, bunun farkına varamadan yaşayıp ölmek ne kadar kötü bir durum, bunu anlamamız ve öyle yaşamaya devam etmemiz gerekiyor.   Kendimizi sevgi dediğimiz şeye kaptırmış gidiyoruz, karşılık alamadığımızdan yakınarak. Sevdiğimizin de bir birey olduğunu, onun da fikirleri olduğunu unutuyoruz. Değer verdiğimizi sanarak karşımızdaki insana zarar veriyoruz. Sevginin karşılıklı olması gerektiği hiç birimizin aklına gelmiyor. Daima aç gözlü bir şekilde istediğimizin olmasını bekliyoruz hak edip etmediğimizi bilmeden. Elimizdekilerle yetinmek yerine sürekli şikayet ediyoruz.

  Evimiz, arabamız, sevdiğimiz olmadan yaşayamam diyoruz kendi benliğimizin kaybının farkına varmadan. İşte tüm sıkıntıların cevabı yine insanda bitiyor. Bütün mutluluğun sırrı barışmakta, başkalarıyla değil önce kendimizle. Mutlu olmanın kendinizde bittiğini başkalarına bağlamanın doğru olmadığını anlamanız gerekiyor sevgili okuyucu. Başkalarından beslenerek mutluluğunuza mutluluk katmak en çok kendi içinde mutlu olmanın farkında olduğumuzda kocaman olur. Lisede bir tarih hocamızın güzel bir duası vardı, bende yazımı o dua ile tamamlamak istiyorum. 'Rabbim uyandırsın'.

Bir tavsiye: Sertap Erener-Bir Varmışım Bir Yokmuşum