22 Nisan 2017 Cumartesi

KİTAP OKUMANIN ZARARLARI*


Bize hep dediler ki kitaptan daha iyi dost yoktur. Ne söylersek dinler, ses etmez, hep güzel, faydalı ve iyi şeyleri öğretir, dahası dırdır etmez. Ne zaman ararsak yanımızdadır, heyecansa heyecan,maceraysa macera, sevinçse sevinç, kederse keder, ne ararsak verir. Bu ve benzeri güzellemelere farklı şekillerde kim bilir kaç defa şahit olmuşuzdur. Hâlbuki bu sözlerin gerçekle uzaktan yakından alakası yok, hiç olmadı. Kitaplar kendisine bu ümitlerle yaklaşanları aslında bambaşka yerlere götürdü. Kimse onlardan umduğunu bulamadı; tam tersi kitaplar, kendisine binbir umutla yaklaşanları umulmadık yerlere götürdü, söylenenden çok daha farklı, ilginç ve tekinsiz yerlere bıraktı. Ama ilginçtir, bunu kimse uluorta paylaşma cesareti de gösteremedi. Kitapların götürdüğü yerler, hiç umulmayan yerler olmasına rağmen kitap dostları -çok azı hariç- ağızlarını açıp da bir şey söylemediler. Hiç kimse kusura bakmasın, biz artık bu oyuna son veriyoruz. Herkesin birbirini kandırmak için söylediği sözlere itibar etmiyor ve gerçekleri açıklıyoruz. Kitap okumak sanıldığı ya da söylendiği gibi yararlı değil zararlı bir iştir. Tekrar edelim mi? Kitap okumak zararlıdır. Nasıl mı? Buyurun, inanmazsanız siz de görün:

1. Kitaplar yalnızlaştırır. Kitap okuyan kendi başına kalır. Dostlarıyla hasbihale, muhabbete vakit bulamaz. İnsan zamanla satırların ve kelimelerin arasında yaptığı seyahatin o kadar çok bağımlısı haline gelir ki, okumayı konuşmaya tercih eder hale gelir. Kitapla bir köşeye çekilmeyi, vaktini bu şekilde geçirmeyi seven insana kim sosyal bir insan diyebilir ki? Kitap okumayı seven bir insan yalnız kalmaya mahkûmdur. Kim yalnız kalmak ister ki?

2. Kitaplar dostlardan ayırır. Hâlbuki en iyi dosttur denmiştir değil mi? Kitap en iyi dost değil, diğer bütün dostları hükümsüz bırakan, kendisinden başka dost tanımayan, başkasının dostluğuna tahammül edemeyen bencil bir dosttur. Kitap kendisine yöneleni, başkasına ihtiyaç duymayacak bir noktaya getirebilir. Sessiz, içten pazarlıklı ve tepkisiz olduğu için kimsenin rakibi değilmiş gibi gözükebilir ama aslında kendisini çok seveni kimseyle paylaşmayacak kadar bencildir. Dostlarına kendi gizemli dünyasını o kadar açar ki, başka dostlara vakit kalmayabilir. Kim dostsuz kalmak ister ki?

3. Kitaplar dertlendirir. Kaliteli üç ya da dört kitabı arka arkaya, hazmederek okuyan insanın eski kaygıları ve konfor alanı ile kalması imkânsızdır. Kitap kaygısızları kaygılı, dertsizleri dert sahibi yapar. Herkes gibi olmanın dayanılmaz rahatlığı gider, yerine insanların acıyarak baktığı, yaşadığımız zaman ve mekânla ilgisi olmayan, kadim ve ilginç dertlerle insanlara söz anlatmaya çalışan bir garip peydah olur. Garip, kendi cinsinden bir benzeri daha olmayan demektir. Kitap okumak dertlendirir, dolayısıyla hemcinslerinden ayırarak “garip” kılar, eski rahatlık ve herkes gibi olma lüksü gider, sonu nereye varacağı belli olmayan bir macera başlar. Kim gariplik macerasına dalmak ister ki?

4. Kitaplar vakit çalar. Sadece okuduğumuz zamanlarla mı? Hayır. Kitap okuyan, artık vakitlerini farklı değerlendirmesi gerektiğini düşünmeye başlar. Vaktini herkesin geçirdiği gibi geçirmez olur. Yemeğe, işe, okula ayrılması gereken vakit bellidir, dostlara, diğer sosyal faaliyetlere hakeza. İnsanların vakit harcamak noktasında temayül ve teamülleri de az çok ortaktır. Kitap okuyan bunu tanımaz olur ve kendine göre bir vakit planlaması yapar, bu da ortalama zaman planlamasının dışına çıkmayı gerektirir. Kimi zaman yemekten çalar, kimi zaman dostlarla muhabbetten, kimi zaman uykudan… Kim böyle kaçak bir hayat ister ki?

5. Kitaplar dünyadan koparır. Yalnızlaştırır demiştik ama bu tarafı daha vahim. Kitap dünyada yapılması gereken işlerin ertelenmesine neden olur. Kitap okuyan hayal âleminde yaşamaya başlar, gerçekçiliği bir kenara iter. Dünyada olanı bırakır, olması gereken diye ayrı bir parantez açar. Kitap okuyan, sanki başka bir dünya mümkünmüş gibi mevcudu sürekli eleştirir, şikâyet eder, yeni çözümler arar, bu da onun dünyadan kopmasına sebep olur. Kim dünyadan kopmak ister ki?

6. Kitaplar paraya bir türlü doymaz. Kitap okuyan, kitaba para verebilmeye kıyan insan demektir. Bu da öyle kolay bir şey değildir. Herkes paraya kıyıp da kitaba para veremez. Bir insan kitaba para vermeye başlıyorsa da artık onun için geçmiş olsun demekten başka bir çare kalmaz, çünkü kitaba verilen paranın bir türlü sonu gelmez. Sürekli yeni kitaplar çıkar, kitap okuyan da aldığını bitirmeden, öbürüne para yetiştirmeye çalışır. Hatta bu türden insanların çoğu parasını vermedikleri kitabı, okuyamadıklarına dair ilginç bir görüşe de sahiptir, o yüzden hediye kitabı sevmekle beraber, parasını verdikleri kitap kadar değerlendiremediklerinden yakınırlar. Paralarına kıyıp aldıkları kitabı ise büyük bir gönül rahatlığı ile okuduklarını ve ondan azami istifadeyi sağladıklarını düşünürler. Kim parasını kitap için çarçur etmek ister ki?

7. Kitaplar bağımlılık yapar. Zaman bağımlılıkla mücadele zamanı değil mi? Kitap da bağımlılık yapar, ama ne gariptir ki kimse kitabın yaptığı bağımlılıktan şikâyet etmez. Aslında kitap bağımlılığı diğer bağımlılıklar gibi de değildir, daha tehlikelidir. Hatta öyle tehlikelidir ki başka hiçbir bağımlılığı tanımaz, kendisi ile barındırmaz. Kitap bağımlısı, bir kitabı bırakıp diğerine geçmek için sabırsızlanır. Bir kütüphaneye girsin ya da bir kitaplığa rast gelsin, hemen kitaplara yönelir, incelemeye, göz gezdirmeye, eli ile dokunmaya, sayfalarında dolaşmaya başlar; diğer türlüsü elinde değildir çünkü. Kütüphanede vaktinin nasıl geçtiğini anlayamaz. Saatler su gibi akar onun için. Hatta zamanın hızlı aktığından şikâyet eder. Kitapçıda vakit geçirmekten çok hoşlanır, saatlerce o raf onun bu raf yine onun, dolaşır durur. Dışarıdan bakan birisi için ne ilginç –biraz da tuhaf- bir görüntüdür bu. Ama kitap bağımlılığı öyle bir şeydir ki kitaplara dalmış birisi bunun tuhaflığının farkına bile varmaz. Kim böyle bir bağımlı olmak ister ki?

8. Kitap okumak sağlığa zararlıdır. En başta gözlere tabii ki… Ama bundan daha ötesi de vardır ki o da zihin sağlığının elden gitme ihtimalidir. Kitap okuyanlar, şüpheci, sorgucu, sürekli soru soran ilginç tiplere dönüşürler. Başkalarının kolayca inandıklarına inanmazlar. Sürekli mızmızlık yapar, olmadık yerde olmadık itirazlarla insanların kafasını karıştırırlar. Kimseye rahatlık vermezler, çünkü kendileri de rahat değildirler. Kim bu şekilde rahatsız olmak ister ki?

Gördünüz mü kitap okumanın zararlarını? Yoksa inanmadınız mı bize? Hâlâ kitap okumanın yararlı olduğuna mı inanıyorsunuz yoksa? Bu kadar söz söyledik, hala ikna edemedik, öyle mi? Kitaplar yalnızlaştırır, dostlardan ayırır, dertlendirir, vakit çalar, dünyadan koparır, paranızı çarçur eder, bağımlılık yapar, sağlığınızı bozar dedik ve siz hâlâ kitaplar yararlıdır diyorsunuz, öyle mi? Peki o zaman neden hâlâ bir derdiniz yok? Neden kitapların dünyasına açılmaya hevesiniz yok? Neden her şeye vakit bulabiliyorsunuz da kitaba bir türlü vakit bulamıyor, neden her şeye para bulabildiğimiz hâlde kıyıp da kitaba para veremiyorsunuz? Durun biz söyleyelim, siz aslında kitapların faydalı olduğunu söylüyor, buna inanıyor gözüküyorsunuz ama esas olarak kitapların zararlı olduğuna inanıyorsunuz. Bu yüzden mesafeli duruşunuz işte. Kitaplara ellemeyişiniz, kitapevlerine, kütüphanelere mesafeli oluşunuz, kitap okumak yerine kanka muhabbetini tercih edişiniz bu yüzden. Siz aslında bizimle aynı yerdesiniz yani. Diğer türlü bu kadar rahat, bu kadar konforlu, bu kadar kaygısız, bu kadar herkes gibi olmayı nasıl başaracaktınız ki? Adamın dibisiniz vesselam.


*(Mehmet Lütfi Arslan'ın Genç Dergide yayımlanan aynı başlıklı yazısından alıntıdır.)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder