Bize hep dediler ki kitaptan
daha iyi dost yoktur. Ne söylersek dinler, ses etmez, hep güzel, faydalı ve iyi
şeyleri öğretir, dahası dırdır etmez. Ne zaman ararsak yanımızdadır, heyecansa
heyecan,maceraysa macera, sevinçse sevinç, kederse keder, ne ararsak verir. Bu
ve benzeri güzellemelere farklı şekillerde kim bilir kaç defa şahit olmuşuzdur.
Hâlbuki bu sözlerin gerçekle uzaktan yakından alakası yok, hiç olmadı. Kitaplar
kendisine bu ümitlerle yaklaşanları aslında bambaşka yerlere götürdü. Kimse
onlardan umduğunu bulamadı; tam tersi kitaplar, kendisine binbir umutla
yaklaşanları umulmadık yerlere götürdü, söylenenden çok daha farklı, ilginç ve
tekinsiz yerlere bıraktı. Ama ilginçtir, bunu kimse uluorta paylaşma cesareti
de gösteremedi. Kitapların götürdüğü yerler, hiç umulmayan yerler olmasına
rağmen kitap dostları -çok azı hariç- ağızlarını açıp da bir şey söylemediler.
Hiç kimse kusura bakmasın, biz artık bu oyuna son veriyoruz. Herkesin birbirini
kandırmak için söylediği sözlere itibar etmiyor ve gerçekleri açıklıyoruz.
Kitap okumak sanıldığı ya da söylendiği gibi yararlı değil zararlı bir iştir.
Tekrar edelim mi? Kitap okumak zararlıdır. Nasıl mı? Buyurun, inanmazsanız siz
de görün:
1. Kitaplar yalnızlaştırır.
Kitap okuyan kendi başına kalır. Dostlarıyla hasbihale, muhabbete vakit
bulamaz. İnsan zamanla satırların ve kelimelerin arasında yaptığı seyahatin o
kadar çok bağımlısı haline gelir ki, okumayı konuşmaya tercih eder hale gelir.
Kitapla bir köşeye çekilmeyi, vaktini bu şekilde geçirmeyi seven insana kim
sosyal bir insan diyebilir ki? Kitap okumayı seven bir insan yalnız kalmaya
mahkûmdur. Kim yalnız kalmak ister ki?
2. Kitaplar dostlardan ayırır.
Hâlbuki en iyi dosttur denmiştir değil mi? Kitap en iyi dost değil, diğer bütün
dostları hükümsüz bırakan, kendisinden başka dost tanımayan, başkasının
dostluğuna tahammül edemeyen bencil bir dosttur. Kitap kendisine yöneleni,
başkasına ihtiyaç duymayacak bir noktaya getirebilir. Sessiz, içten pazarlıklı
ve tepkisiz olduğu için kimsenin rakibi değilmiş gibi gözükebilir ama aslında
kendisini çok seveni kimseyle paylaşmayacak kadar bencildir. Dostlarına kendi
gizemli dünyasını o kadar açar ki, başka dostlara vakit kalmayabilir. Kim
dostsuz kalmak ister ki?
3. Kitaplar dertlendirir.
Kaliteli üç ya da dört kitabı arka arkaya, hazmederek okuyan insanın eski
kaygıları ve konfor alanı ile kalması imkânsızdır. Kitap kaygısızları kaygılı,
dertsizleri dert sahibi yapar. Herkes gibi olmanın dayanılmaz rahatlığı gider,
yerine insanların acıyarak baktığı, yaşadığımız zaman ve mekânla ilgisi
olmayan, kadim ve ilginç dertlerle insanlara söz anlatmaya çalışan bir garip
peydah olur. Garip, kendi cinsinden bir benzeri daha olmayan demektir. Kitap
okumak dertlendirir, dolayısıyla hemcinslerinden ayırarak “garip” kılar, eski
rahatlık ve herkes gibi olma lüksü gider, sonu nereye varacağı belli olmayan
bir macera başlar. Kim gariplik macerasına dalmak ister ki?
4. Kitaplar vakit çalar. Sadece
okuduğumuz zamanlarla mı? Hayır. Kitap okuyan, artık vakitlerini farklı
değerlendirmesi gerektiğini düşünmeye başlar. Vaktini herkesin geçirdiği gibi
geçirmez olur. Yemeğe, işe, okula ayrılması gereken vakit bellidir, dostlara,
diğer sosyal faaliyetlere hakeza. İnsanların vakit harcamak noktasında temayül
ve teamülleri de az çok ortaktır. Kitap okuyan bunu tanımaz olur ve kendine
göre bir vakit planlaması yapar, bu da ortalama zaman planlamasının dışına
çıkmayı gerektirir. Kimi zaman yemekten çalar, kimi zaman dostlarla muhabbetten,
kimi zaman uykudan… Kim böyle kaçak bir hayat ister ki?
5. Kitaplar dünyadan koparır.
Yalnızlaştırır demiştik ama bu tarafı daha vahim. Kitap dünyada yapılması
gereken işlerin ertelenmesine neden olur. Kitap okuyan hayal âleminde yaşamaya
başlar, gerçekçiliği bir kenara iter. Dünyada olanı bırakır, olması gereken
diye ayrı bir parantez açar. Kitap okuyan, sanki başka bir dünya mümkünmüş gibi
mevcudu sürekli eleştirir, şikâyet eder, yeni çözümler arar, bu da onun
dünyadan kopmasına sebep olur. Kim dünyadan kopmak ister ki?
6. Kitaplar paraya bir türlü
doymaz. Kitap okuyan, kitaba para verebilmeye kıyan insan demektir. Bu da öyle
kolay bir şey değildir. Herkes paraya kıyıp da kitaba para veremez. Bir insan
kitaba para vermeye başlıyorsa da artık onun için geçmiş olsun demekten başka
bir çare kalmaz, çünkü kitaba verilen paranın bir türlü sonu gelmez. Sürekli
yeni kitaplar çıkar, kitap okuyan da aldığını bitirmeden, öbürüne para
yetiştirmeye çalışır. Hatta bu türden insanların çoğu parasını vermedikleri kitabı,
okuyamadıklarına dair ilginç bir görüşe de sahiptir, o yüzden hediye kitabı
sevmekle beraber, parasını verdikleri kitap kadar değerlendiremediklerinden
yakınırlar. Paralarına kıyıp aldıkları kitabı ise büyük bir gönül rahatlığı ile
okuduklarını ve ondan azami istifadeyi sağladıklarını düşünürler. Kim parasını
kitap için çarçur etmek ister ki?
7. Kitaplar bağımlılık yapar.
Zaman bağımlılıkla mücadele zamanı değil mi? Kitap da bağımlılık yapar, ama ne
gariptir ki kimse kitabın yaptığı bağımlılıktan şikâyet etmez. Aslında kitap
bağımlılığı diğer bağımlılıklar gibi de değildir, daha tehlikelidir. Hatta öyle
tehlikelidir ki başka hiçbir bağımlılığı tanımaz, kendisi ile barındırmaz.
Kitap bağımlısı, bir kitabı bırakıp diğerine geçmek için sabırsızlanır. Bir
kütüphaneye girsin ya da bir kitaplığa rast gelsin, hemen kitaplara yönelir,
incelemeye, göz gezdirmeye, eli ile dokunmaya, sayfalarında dolaşmaya başlar;
diğer türlüsü elinde değildir çünkü. Kütüphanede vaktinin nasıl geçtiğini
anlayamaz. Saatler su gibi akar onun için. Hatta zamanın hızlı aktığından
şikâyet eder. Kitapçıda vakit geçirmekten çok hoşlanır, saatlerce o raf onun bu
raf yine onun, dolaşır durur. Dışarıdan bakan birisi için ne ilginç –biraz da
tuhaf- bir görüntüdür bu. Ama kitap bağımlılığı öyle bir şeydir ki kitaplara
dalmış birisi bunun tuhaflığının farkına bile varmaz. Kim böyle bir bağımlı
olmak ister ki?
8. Kitap okumak sağlığa
zararlıdır. En başta gözlere tabii ki… Ama bundan daha ötesi de vardır ki o da
zihin sağlığının elden gitme ihtimalidir. Kitap okuyanlar, şüpheci, sorgucu,
sürekli soru soran ilginç tiplere dönüşürler. Başkalarının kolayca
inandıklarına inanmazlar. Sürekli mızmızlık yapar, olmadık yerde olmadık
itirazlarla insanların kafasını karıştırırlar. Kimseye rahatlık vermezler,
çünkü kendileri de rahat değildirler. Kim bu şekilde rahatsız olmak ister ki?
Gördünüz mü kitap okumanın
zararlarını? Yoksa inanmadınız mı bize? Hâlâ kitap okumanın yararlı olduğuna mı
inanıyorsunuz yoksa? Bu kadar söz söyledik, hala ikna edemedik, öyle mi?
Kitaplar yalnızlaştırır, dostlardan ayırır, dertlendirir, vakit çalar, dünyadan
koparır, paranızı çarçur eder, bağımlılık yapar, sağlığınızı bozar dedik ve siz
hâlâ kitaplar yararlıdır diyorsunuz, öyle mi? Peki o zaman neden hâlâ bir
derdiniz yok? Neden kitapların dünyasına açılmaya hevesiniz yok? Neden her şeye
vakit bulabiliyorsunuz da kitaba bir türlü vakit bulamıyor, neden her şeye para
bulabildiğimiz hâlde kıyıp da kitaba para veremiyorsunuz? Durun biz söyleyelim,
siz aslında kitapların faydalı olduğunu söylüyor, buna inanıyor gözüküyorsunuz
ama esas olarak kitapların zararlı olduğuna inanıyorsunuz. Bu yüzden mesafeli
duruşunuz işte. Kitaplara ellemeyişiniz, kitapevlerine, kütüphanelere mesafeli
oluşunuz, kitap okumak yerine kanka muhabbetini tercih edişiniz bu yüzden. Siz
aslında bizimle aynı yerdesiniz yani. Diğer türlü bu kadar rahat, bu kadar
konforlu, bu kadar kaygısız, bu kadar herkes gibi olmayı nasıl başaracaktınız
ki? Adamın dibisiniz vesselam.
*(Mehmet Lütfi Arslan'ın Genç Dergide
yayımlanan aynı başlıklı yazısından alıntıdır.)