“İstemeyi bırak, yapmaya başla. Hayatının kontrolünü ele geçir!”. Bu ifade, usta bir yazar olan Standford üniversitesinde profesörlük yapan Bernard Roth’un “The Achivement Habit” (Başarı Alışkanlığı) kitabının temel ilkelerinden biridir. Yazara göre, başarıya ulaşmamızın sırrı yalnızca iki kelimeyi kelime dağarcığımızdan çıkarıp yerine bu iki sihirli kelimeyi eklemek. Bunlardan biri “ama” yerine “ve” bağlacının kullanımı. Örnek vermek gerekirse “sinemaya gitmek istiyorum ama yapacak bir sürü işim var” demek yerine “sinemaya gitmek istiyorum ve yapacak bir sürü işim var”. Derseniz ne olur sizce? Yazar bu durumu şöyle açıklıyor; “ama” kelimesini kullandığınız zaman eylemler arasında aslında olmasa da bir çatışma çıkarıyorsunuz. Ancak “ve” bağlacını kullandığınız zaman beyniniz gayri ihtiyari bir şekilde cümlenin iki kısmını da bir bütün olarak algılıyor. Dil bilim’ de bu tür cümle yapıları, bağlacın olduğu yan cümleler arasında bağdaştırıcı veya ayrıştırıcı bileşik cümleler olarak bilinmektedir. Esas itibariyle “ama”, “buna rağmen”, “ancak” bağlaçları cümle içerisindeki bir ifade arasında zıtlık bildirmek için kullanılmaktadır. Oysa “ve” bağlacını ele alırsak, bu bağlacın birleştirici ve daha olumlu bir işlevi vardır. Buradan hareketle, belki de alışkanlıklarımızı değiştirmenin zamanı gelmiştir. Artık biliyorsunuz ki yeni bir mobilya almak istiyorum ama tamir etmem gerek ifadesi yerine yeni bir mobilya almak istiyorum ve tamir etmem gerek ifadesini kullanmak daha iyi bir seçim olacaktır. İkici kelime değişimi ise “zorundayım” yerine “istiyorum”. Roth kitabında şöyle vurgulamış: “bu alıştırma insanların yaptığı birtakım şeylerin (işe gitmek gibi) hatta onlara zevk vermeyen şeylerin bile aslında kelime seçimleriyle alakalı olduğunu farkına varmasında oldukça etkilidir.” Sadece küçük bir yüklem değişikliği hayatınızın gidişatını değiştirebilir. Eğer her sabah uyanıp işe gitmeyi ölüm olarak görüyorsanız hayatınız cehenneme dönecektir. Fakat işin aslına bakacak olursanız, bir şeyleri değiştirmek düşündüğünüzden daha kolay. Sadece her sabah işinizle ilgili neyi sevdiğinizi düşünün. Örneğin, karmaşık bir projeyi bitirmenin size verdiği o rahatlama hissini veya meslektaşlarınızda çay içip hoş vakit geçirdiğinizi düşünebilirsiniz. Aynı zamanda işten gelip de ailenize kavuştuğunuz o anı da düşünebilirsiniz. İster inanın ister inanmayın, bu basit strateji sizi bütün gün pozitif bir enerjiyle yüklü tutacaktır. Öylece oturup çalıştığınız günün sonlanmasını beklemektense, çalıştığınız şirket hakkında ne yapmak istediğinizi, nasıl iyi bir kariyer elde edebileceğinizi, becerilerinizi sergileyebileceğinizi ve kendinizi nasıl ödüllendirebileceğinizi düşünün. Eğer genel olarak işinizden nefret ediyor ve bunu değiştirmek için bir adım atmıyorsanız suçlamanız gereken tek kişi kendinizsiniz. Gördüğünüz gibi “ailemi ziyaret etmek zorundayım/gerek” yerine “ailemi ziyaret etmek istiyorum” arasında dağlar kadar fark var. Ne hakkında konuştuğunuzun bir önemi olmaksızın, her zaman zorundayım yerine istiyorum demek daha iyidir. Bu stratejiyi hayata geçirmek kolay değildir ama başarıya ulaşmak zorundaysanız bu strateji gereklidir. Ancak bu strateji başarıya ulaşmak istiyorsanız gerekli ve kolaydır. Güzel günler geçirmeniz dileğiyle…