8 Mart 2020 Pazar

KIZ GİBİ-2


Bundan iki sene önce 8 Martla ilgili bol isyan içeren bir yazı yazmışım. Yine kadın cinayetleri, yine değersizlik ve erkek cinsinin kendini nimetten sayması üzerine. İki senede ne değişti peki? Sadece isimler ve rakamlar. Şiddet arttı, ölüm, yaralama, pislik arttı en kısa tabirle. Ne kaybediyorsunuz gerçekten bir kadına doğru düzgün davrandığınızda, yani kafanızdaki erkek olma adam olma kıstasınız ne gerçekten merak edilesi daha doğrusu büyük ihtimalle cevabı da hayret edilesi derecede saçma. Yani öyle bir dünya, öyle yanlış bir algı var ki. En olmayacak şımarıklık yapan, eşyaya, altına, eşinin cebine değer veren ergenler ile gerçekten bir şeylerin emekle yapılacağını, ilişkisinde düzgün, doğru ile hareket etmeye çalışan kadınların gördükleri muamele arasındaki uçurumu sadece ben görüyor olamam. Yani hanginize sorsak tabii ki öyle gösteriş meraklısı biriyle görüşmek, sevgili olmak, evlenmek istemiyor ama görüşüyor, sevgili oluyor ve evleniyor. En hayır ben öyle değilim diyen bile şekle takılıyor. Akla, hayata bakışa, okumaya, gelişmeye kıymet vereniniz o kadar az ki hal böyle olunca da siz o pembe selfilerin baş köşesini süsleyen adamlar haline gelirken benim gibi olanlar kalbinin kapısını kapatıyor. Çünkü biliyor ki kafasındaki adam sadece bir ütopyadan ibaret ve yalnızlığın dayanılmaz hafifliği ile gününü bir Burhan Altıntop repliği ile bitiriyor. “yalnızca kendim ve ben, kimseyi istemiyorum”. İlişkilerin böyle şekilci temeller üzerine kurulması, önceliklerimizin çok başka olması da aile kavramını bir hayli sarsmış durumda. Belki 8 Marttan uzaklaştı konu ama aslında her şey bu temel ilişkiler etrafında dönüyor. Çiftler birbirini satın almış gibi davranıyor. Kısıt koyuyor, karışıyor, kişisel sınır bırakmıyor. Olay aşktan çoktan çıkmış oluyor, saygı duymak da lafta kalıyor tabii. Sonra kişiler ufak çaplı bir şok geçiriyor beni değiştirmeye çalışıyor diye çünkü ilişkiye başlarken onlara bakılmadı, esas olan hiçbir şeye bakılmadı, ne nasıl paylaşılır bakılmadı, kısa vadeli hayaller kuruldu ve elde edildi, bitti, geriye ne kaldı? Hiçbir şey. Aa bu arada yukarıda saydığım kısıtlar da psikolojik şiddete giriyor. Biliyorsunuz fiziksel şiddetten daha fazla yapılan şiddet çeşidi kendisi. Netice de bir insanın ruhunu bozarsanız, kendinden geriye pek bir şey kalmıyor. O yüzden şu sosyal medyada gördüğünüz fotoğraf çekerken gülen sonrasında ne yaşadıklarını bilmediğimiz çiftlere, onda şu marka var, buna şunu takmışlar diye kendinizi yarıştığınız insanlara özenmeyin. Siz kendinize özgün olun. Önce kişinin insanlığını sevin, saygı duyun, kabul edin sonra gerisi olur. Hiçbir şey tam olmadığında bile bunlara takılmayıp önemli olanın o insan ile olmak olduğunu düşünüyorsanız doğru yolda, doğru kişi ile birliktesiniz demektir. (bknz:How I Met Your Mother S.2 B.21)
Her neyse ne zaman akşam haberlerini izlesem, daha sinirli oluyorum. Bu yazı da böyle bir zamana denk geldi. Yazınca rahatladım ama 😊 evet ne demiştik iki sene önceki gibi “kız gibi yap sen n’aparsan en iyisini yap sen n’aparsan” her insanın gücü kendi içindedir. Kendinizi küçümsemeyin. Güzel günler görmek dileğiyle…
Bir Tavsiye: Hikayeler Tükendi- Pinhani


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder