26 Kasım 2019 Salı

Adamlar - Benden Bana



Gri
Günün
Günaydını.

20 Kasım 2019 Çarşamba

AYRINTI

Ayrılıkta sevdaya dahil demiş Attila İlhan, üstad (ben böyle kullanmayı seviyorum) dediyse vardır bir bildiği ayrılmak, ayrılabilmek hepsinin neticesinde hatırada nasıl kalındığı bunlar asıl olan, ayrıntıda değil üstelik. Bazı ayrıntılar asıldır çünkü. Onca zaman ardından eskimemiş bir düşünce olduğunu, tebessümle anıldığını bilmek güzel şey ayrıca bunun ego ile hiçbir ilgisi de yok. Demek ki ben güzel ifade etmişim karşı tarafta zamanında çok kızmış, üzülmüş bile olsa(k) bazı iyi şeyleri unutmamış demek. Hepimiz birbirimizde bir iz bırakırız çünkü. Ve hayatımıza yeni birini alacakken o izlerin silikleşmesini bekleriz. Yeniden sevebilecek olmaya hazır olduğumuzu hissetmek isteriz. Bu durum yaş ilerledikçe biraz zorlaşsa da imkansız değildir. Önemli olan herkes kendi yoluna gittikten sonra yine saygıyla, tebessümle hatırlanacak olmaktır. Bunu tabii ki salt sizin hareketleriniz değil karşı tarafın kendisine ve size duyduğu saygı, ayrıntılara nasıl dikkat ettiği ve sizi tanımak için ne kadar çaba gösterdiği de belirler. Çok yakın zamanda ben bu naif hatırlanmayı Mr. ve Mrs. Bennet kuş ailesini görerek yaşadım. Bunun için teşekkür ederim.
Bazen de hislerinize tam uyan bir şarkı hatırlasınız: https://www.youtube.com/watch?v=RhadzBkFM6g

19 Kasım 2019 Salı

ELMA DEĞİL


Türk Dil Kurumu sözlüğünde ‘sevmek’ kelimesinin anlamı;

1-Sevgi ile bağlılık duymak

2-Birine sevgi ile bağlanmak, gönül vermek

3-Çok hoşlanmak anlamına geliyor. ‘Aşk’ ise bunun bir tık fazlası aşırı sevgi ve bağlılık duygusu, sevi anlamına geliyor.

Hepimize az çok aynı şey olmuştur. Her günkü gibi bir gündür ve birden o kapıdan girer, kalabalık içinden onu fark edersin, biri bir fotoğraf gösterir, yazılan bir yazıyı okursun ve merak edersin. Kapıdan on kişi girer ama sen onu merak edersin. Bin kişi yürüyordur o sokakta ama sen onu görürsün. Hiçbir şey dikkatini çekmiyordur ama o çeker. Yani her şey merakla başlar. Ne yapıyor, nasıl biri, nelerden hoşlanır, en sevdiği renk ne, ne tür film seyreder, burcu ne… ve daha birçok soru aklında kımıldanmaya başlar. Eğer bu soruların muhatabına yakınsanız, konuşabiliyorsanız şanslı bir azınlıktasınız demektir. Yok bir kere görmüş ve bir daha göremeyecekseniz birkaç gün aklınızda durur ama uzun süre devam etmez bu hisler. Tabii aslında sevenlerin düşünse de üzerinde pek durmadığı bir konu; hissedilenlerin karşılıklı olup olmadığı? Aslına bakılırsa hisler karşılıklı da olsa genelde bir taraf daha fazla sever ama gönül ister ki eşite yakın olsun bu hisler. Takıntısız platonik insanlar için sevgi o kişi sevmese de devam eder çünkü duygular her ne kadar karşı tarafa doğru olsa da aslında kaynağının kendisi olduğunu bilir. O sebeple sevilmediği için karşı tarafı suçlamaz yani sevse daha güzel olurdu belki ama sevmek zorunda da değil. (Bknz: yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı? N.H.Ran) Tüm bunlardan bağımsız haberlerde devamlı gördüğümüz ruh hastası grubu var bir de kendilerini sevdiğim için yaptım diye utanmadan savunan tiksinti bir insancık grubu. Biz şunu bir türlü anlayamadık, sevmek iyi tamam seviyorum, ben çok seviyorum diye bağırması iyi ona da tamam da bu aşırı sevgi ayarsızca, zarar vererek, kanatarak, acıtarak sevmekse onu ne yapalım? Sevdiğin zaman bu karşı tarafı senin her yaptığına katlanmak zorunda mı bırakır veya zorla mı sevdirdi bu insan sana kendini yani çıldırıyorum sayın okuyucu sabahtan beri, bu yazıyı yazmamın sebebi sabah kadın cinayetleri ile bir dosya okudum. Etkisinden kurtulamadım. O kadar sinir bozucu, o kadar saçma savunmalar var ki. Biz toplum olarak güzel sevmeyi öğrenememişiz. Az sev, abartmadan sev ama güzel sev, incitmeden, kırmadan dökmeden. Aradığını bulamadın mı, senin sevdiğin kadar sevmedi mi sevdiğin seni, başka bir yol bul, uzak dur bazen sadece olmaz. Yani o kadar güzel olmaz ki ancak bu kadar olmayabilirdi dersin. Yobazlığa, kendi yaptıklarına kör olmaya, başkasının canını bile isteye yakmaya ne hakkın var senin! Kimse kimsenin egosunu okşamaya gelmiyor dünyaya herkes kendi hedefine, yoluna baksın, sende seni sevene bakarsın olur biter. Ama yok gözden de gönülden de düşsün. Bunu istiyorsa yapacağımız hiçbir şey yok demektir.

Neticede sevmek kaçınılmaz, kalbim çöle döndü de deseniz o çölde çiçek açtıracak mutlaka biri vardır. Yeter ki sabırla, umutla beklemeyi bilelim.

Özdemir Asaf’ın da dediği gibi:



Bir seviyi anlamak

Bir yaşam harcamaktır,

Harcayacaksın.



Bir Tavsiye: Yastıklı Şarkı- Ezginin Günlüğü
            İmkansız-Yeni Türkü
            Yapma N'olursun- Dolu Kadehi Ters Tut  

8 Kasım 2019 Cuma

OLMAYAN KELİMELER İKİ


Şu anda feierabend yaşıyorum anlamı mesai bitişi oluşan neşeli ruh haliymiş sevgili okuyucu kelime Almanca ve bizim dilimizde bir karşılığı yok, karşılıksız ama içinde güzel anlamlar barındıran kelimeler benim çok hoşuma gidiyor. Biraz araştırıp aşağı birkaç örnek yazdım. Şimdiden iyi hafta sonları😊
Fika; İsveççe bir kelime sosyal kahve molası demekmiş, bizim için kahve zaten bir sosyalleşme aracı daha doğrusu sosyal çevremizle paylaştığımız sosyal içecek ha tek başımıza içmeyelim mi aslında kahvenin yeri kişisi olmuyor her faaliyetle gidiyor. Yine de çıkma teklif ederken ‘ne dersin bir fika yapalım mı?’ diyebilirsiniz hahahaha😊
Cingulomania; birine sarılmak için duyulan büyük istek demekmiş ki sarılmanın faydaları saymakla bitmiyor biliyorsunuz. Benim için sevgiyi daha samimi iletmenin yanında huzurlu, sakinleştirici, mutlu edici bir etkisi var. Bazen sadece sarılmak iyi gelir.
Lagom; İsveççe ne çok fazla ne de çok az tam kararında demekmiş. İşte bizdeki azı karar çoğu zarar atasözüyle eş anlamlı. Ayarlı olmak, nerede ne yapacağını, neyi ne kadar yapacağını bilmek iyidir vesselam. Yaşınızın adamı olun!
Wanderlust; Almanca amaçsız, yönü belirsiz seyahat etmek demekmiş. Eh işte haydi ilk trene binip gidelim.
Toska; hiçbir nedeni yokken duyulan üzüntü. Işte ben buna bayıldım. Bana çok olur çünkü
In la kesh; Mayaların selamlaşmak için kullandığı kalıp, ‘birbirimizin başka yüzleriyiz’ demekmiş. Bu garip geldi biraz başta ama sonra Türkçe düşünmekten vazgeçtim.
Querencia; İspanyolca insanın kendini en güvende en güçlü ve evinde hissettiği yer demekmiş. Eğer bunu hissedersem bir gün işte o gün o gündür. 😊
Godværsvenn; Norveççe iyi günde yanında olup kötü günde uzaklaşan arkadaşlar için kullanılıyormuş. Zaten Şebo ne demişti zamanında ‘iyi gün dostlarım tutmayın elimden’. Heç!
Gattara; İtalyanca kendini kedilere adamış yaşlı ve yalnız kadın demekmiş. Herkesin benim geleceğimden beklediği performans ama son hepimize sürpriz olsun.
Bir tane de ben uydurayım. Calimoacia; anlamı da bir dilim limonlu çay içtikten sonra fincanın dibinde kalan limonu yiyince yüzde oluşan buruşmayla limon tadının verdiği ekşi mutluluk olsun. 😊
Bir Tavsiye: Memories- Maroon 5 (youtube’da 1 saatlik videosu var, döngü lüzumsuz, demek ki yalnız değilim)😊