Kaç zamandır
film sayfalarında gördüğüm ha seyredeyim ha seyredeyim dediğim Before Serisini
peş peşe seyredebildim sonunda. Ne zamandır romantik film seyretmiyordum ama bu
filmleri sadece romantik olarak nitelendirmek yanlış olur. Daha fazlası bir
felsefesi, kültürü var. Trende başlayan hikayede bir gecede bütün şehri gezip
birbirlerine aşık olan çiftimiz sonra ayrı yönlere gitmeleri gerekmesiyle
ayrılırlar. Adamın kadına ulaşma umuduyla o geceyi kitaplaştırması ve kadının
şehrinde söyleşisinin olması kadının oraya gelmesiyle ikinci film başlar ve
sonuncu filmde artık bir aile olmuşlardır fakat bu sefer de monotonlaşan ilişki
handikabına takılmışlardır. Aşk herkese hissedilebilinen bir şey değil yani
tamamlanmış olmak öyle hissetmek bana sorarsanız tek kişiye mahsus ondan
öncekiler veya sonrakiler biraz avuntu, biraz iyi yönleri görmeye çalışmak hani
sevgi emekti repliği gibi. Asya o aşkı bulamadı, bulamaz ama çocuğunun sevgisi bir
adım daha önde olduğundan merhamet edene sevgi gösterene daha yakın hissediyor
kendini. Bunun gibi. Duygular karmaşıktır. Asıl önemli olan o insana
ulaştığımızda aşkını en çok kazanmayı istediğimiz o insanın gözlerinde
kendimizi gördüğümüzde boşvermemek, emekse emek vermeye devam etmek. Zaten hayat
sıradanlaştırır diyerek basite indirgememek. Her gün festival gibi geçmez zaten
bu gerçekçi değil, ama ufak detayları atlamamak, o seviyor diye yapmak, o
yokken bile varmış gibi davranmak başka bir şey. Ekip olmak, arkadaş olmak, o
eli güvenle tutmak başka bişey yani öyle olmasını umuyorum. Ölümsüz aşk yoksa
da umarım ölümsüz sevgi ve özveri vardır. Ve sizi bu hislerden pişman etmeyecek
insanlar da...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder