20 Mayıs 2019 Pazartesi

KADER

‘Kader’, sıcak bir günde İstanbul’un kenar bir mahallesinde başlayan film, soğuk bir Kars gecesinde noktalanıyor. Zeki Demirkubuz’un filmlerinin genelinde olan herkesin kaybeden olma hikayesi bu filmde de kendini gösteriyor. Mahallenin, mekanların karamsarlığı, insanların iç dünyasının karanlığı ve umutsuzluğu, karakterlerin tüm susmaları size onların iç seslerini duyurup, duygularını hissettiriyor. Bekir’in umutsuzca Uğur’a olan hislerinin aşırılığı ve bu uğurda ne iş ne eş, aile, çocuk hiçbir şeyi gözünün görmemesi bir yanda, Uğur’un Zagor’u sevdiğini ve ısrarla peşinden gittiğini bilerek, karşılık beklemeden sadece onun yanında olma pahasına tüm bencilliklerden ayrışmış sevgisi bir yanda filmi seyrederken insanı ikilemlerden ikilemlere sürüklüyor. Bekir filmin bir sahnesinde Uğur’un dükkana geldiği günden bahsederken; “görünce önce tanıyamadım. Anlayınca içim cız etti”. “cız etti de ne?”. “tornavida yemiş gibi oldu…”.
Ruh halinizin çok kötü durumda olmadığı bir zamanda seyrediniz çünkü filmi seyredince zaten bir miktar çökme yaşıyorsunuz. İyi hafta dileklerimle…
Bir Tavsiye: Yeşim Salkım-Deli Mavi

1 Mayıs 2019 Çarşamba

ÜÇ FİLM BİR DUYGU


Kaç zamandır film sayfalarında gördüğüm ha seyredeyim ha seyredeyim dediğim Before Serisini peş peşe seyredebildim sonunda. Ne zamandır romantik film seyretmiyordum ama bu filmleri sadece romantik olarak nitelendirmek yanlış olur. Daha fazlası bir felsefesi, kültürü var. Trende başlayan hikayede bir gecede bütün şehri gezip birbirlerine aşık olan çiftimiz sonra ayrı yönlere gitmeleri gerekmesiyle ayrılırlar. Adamın kadına ulaşma umuduyla o geceyi kitaplaştırması ve kadının şehrinde söyleşisinin olması kadının oraya gelmesiyle ikinci film başlar ve sonuncu filmde artık bir aile olmuşlardır fakat bu sefer de monotonlaşan ilişki handikabına takılmışlardır. Aşk herkese hissedilebilinen bir şey değil yani tamamlanmış olmak öyle hissetmek bana sorarsanız tek kişiye mahsus ondan öncekiler veya sonrakiler biraz avuntu, biraz iyi yönleri görmeye çalışmak hani sevgi emekti repliği gibi. Asya o aşkı bulamadı, bulamaz ama çocuğunun sevgisi bir adım daha önde olduğundan merhamet edene sevgi gösterene daha yakın hissediyor kendini. Bunun gibi. Duygular karmaşıktır. Asıl önemli olan o insana ulaştığımızda aşkını en çok kazanmayı istediğimiz o insanın gözlerinde kendimizi gördüğümüzde boşvermemek, emekse emek vermeye devam etmek. Zaten hayat sıradanlaştırır diyerek basite indirgememek. Her gün festival gibi geçmez zaten bu gerçekçi değil, ama ufak detayları atlamamak, o seviyor diye yapmak, o yokken bile varmış gibi davranmak başka bir şey. Ekip olmak, arkadaş olmak, o eli güvenle tutmak başka bişey yani öyle olmasını umuyorum. Ölümsüz aşk yoksa da umarım ölümsüz sevgi ve özveri vardır. Ve sizi bu hislerden pişman etmeyecek insanlar da...