24 Şubat 2018 Cumartesi

YIL DÖNÜMÜ


Bundan 1 yıl 3 gün önce yazmaya başladığım bloğum Asabibet 1. yılını doldurdu. Geri dönüp baktığımda nasıl hızlı geçti hiç anlamadım sevgili okuyucular. Ve bu geçen zamanda neler olmadı ki. Her yaşantı yeni bir şey öğretti, tanımadığım bir sürü insanla tanıştım. Ama bir de hep olanlar vardı, 2010 yılında ilk defa ailemden ayrı bir yerde kaldığım yurtta ilk günden son güne kadar yanımda olan, o yıllar yetmeyip ayrı şehirlerde de olsak bile iletişimi hiç bir zaman kaybetmediğimiz farklı renkte olan arkadaşlıklar edindik. Sonra hep yanımızda olur sandığımız insanlarla bağlarımız gevşedi. Seviyorum kelimesinin bazen sadece ağızdan çıktığını ama davranışlarda hiç öyle olmadığını gördük. Aslında bir insanı en iyi hayatınızdan çıkarma evresinde ve ona bağlı olmayan mutlulukları paylaşırken tanıyorsunuz. Yaşınız kaç olursa olsun, öğrenmek hiç bitmiyor. Her ne olursa olsun bir şekilde hayat sizi güldürüyor. Siz yeter ki inanın ve şükredin. Birlikte nice yıllar geçiririz inşallah ve ben burada sizlerle mutluluklarımı paylaşırım. Sizlere de güzel haberler alacağınız güzel günler diliyorum. :)

20 Şubat 2018 Salı

GÖNLÜN MURADI

Bu yazıyı Doğan Cüceloğlu'nun instagram sayfasında okumuş, çok beğenmiştim. Bu sebeple sizlerle de paylaşmak istedim. Bir amacın, bir isteğin, yüce bir şeyin peşinden gitmek hayatı güzelleştirir ve anlam katar, bu yazıda da bu çok güzel anlatılmış, iyi okumalar.

Bu yazımda bana gelen bir mektubun düşündürdüklerini paylaşmak istiyorum. (Kimlikleri anlayacağınız nedenlerle açıklamıyorum. Kişinin imlasını da düzeltmeden olduğu gibi veriyorum; çünkü bu mektubu yazarkenki ruhsal durumunu yazış tarzı da anlamamıza yardımcı oluyor.) merhaba doğan abi;Öncelikle bu maili yazmamın birinci nedeni bir nebze olsun rahatlamak istemek düşüncesi, içinde bulunduğum şartlar açıkça beni artık zorlamaya başladı. Belki bu şekilde çok mail geliyordur size ve bu size kalıplaşmış bir kitlenin sesi olarak yansıyabilir ama bu benim sesim... Doğan abi kitaplarınızın birçoğunu okudum ayrıca yalnızca sizinkileri değil bu dalda birçok kitabı okuma sansım oldu ama acı olan yani su an okuduklarımdan etkilenip doğru şeyler yapamıyorum... Üniversite mezunuyum ve 24 yasındayım,bitirdiğim branş yada ülkenin yapısından veya kendimden dolayı henüz topluma faydalı olabilecek bir işle meşgul değilim ve bu beni özellikle askerliğimi bitirdikten sonra daha çok etkilemeye başladı.Maddi problemlerimden dolayı psikolojik destek de alamıyorum,okuduğum kitaplarda fayda etmiyor.Bu konuda bir nebze olsun rahatlamak istiyorum.Aslında tüm bunları söylediğim için de bir nebze olsun rahatlamış vaziyetteyim. Belki de bu mailim o kadar dikkate alınmayacaktır ama olsun yine de teşekkürler...       
Bu kişinin adını Mehmet koyalım.
Mehmet kendine ve yaşama dürüst bir tavır içinde. Kendi gereksinmelerinin farkında - "yazmak beni rahatlatacak;" ikincisi de kendinin tekliğinin farkında - "bu benim sesim."
Mehmet bilgiye ulaşıyor, okuyor, anlıyor, ama uygulamaya gelince başarılı olamıyor.
Üniversite mezunu. Ama hangi üniversite ve hangi dal söylememiş. Niye söylememiş? Sizin tahmininiz ne bilemem, ama ben üniversitesini ve branşını benimsemediği izlenimini elde ettim.
Şimdi binlerce üniversite mezunu gibi işsiz ve morali bozuk. Psikolojik danışmanlığa, desteğe gereksinimi olduğunu düşünüyor ama bu desteği alacak parasal gücü yok.
Bu mektubu okumayacağımı düşünüyor; ama yazdığı için rahatladığını hissediyor ve bu mektubu yazmasına vesile olduğum için bana teşekkür ediyor.
Mehmet'in dürüstlüğünü, gerçekçiliğini, kendine verdiği değeri ve şeffaf iletişimini sevdim.
Ona şu öneride bulundum:
Şu andan itibaren günlük tut ve her bir yarım saatte ne yaptığını o günlüğe not al.Evet şimdi git bir defter al ve bugünün tarihini koy ve her yarım saat, örneğin 14:00 "şuradayım, şu amaçla şunu yapıyorum" diye not al. Sonra 14:30'da "14:30; şimdi şuradayım; şu amaçla şunu yapıyorum". Yattığın zamanı ve kalktığın zamanı dahi not tut.Ve 4 hafta sonra bana nelerin farkına vardığını yaz.
NİYET - BİLGİ - BECERİ - EYLEM - SONUÇ
Mehmet'in her yarım saatte ne yaptığını gözlemesi onun eylemlerini ve becerilerini gözlemlemesini sağlayacaktır. Bunları yaparken sürekli "şimdi şuradayım; şu amaçla şunları yapıyorum" gözlüğü ile bakınca yavaş yavaş kendi yaşamıyla ilgili NİYET' inin varlığının ya da yokluğunun farkına varmaya başlayacaktır.
Mehmet'in sorunu gönlünün muradını keşfedememiş insanın sorunu.
Çoban günde bir dilim ekmek ve bir testi su ile her gün 20 ağaç dikerek bir yöreyi ormanlaştırırken mutludur. Kendisine verilmiş olan yaşamın anlamlı bir hediye olduğunu düşünür; yaşadığı yaşamın anlamlı, coşkulu ve güçlü bir yaşam olduğunu içi bilir.
Kendini öğretmenliğe vermiş ve elinden gelenin en iyisini yaparak öğretmenlik yapmış biri de, maaşı ne olursa olsun, yaşamının anlamlı, coşkulu ve güçlü bir yaşam olduğunu düşünür. Çoban ve öğretmen gibi kendini doktorluğa vermiş ve elinden gelenin en iyisini yapmış doktor biri de.
Kişi gönlünün muradını keşfetmeden yaşamındaki gerçek NİYET' ini keşfedemez. Gönlünün muradını keşfetmemiş kişiye kitaplar ne verebilir?

Doğan Cüceloğlu (17/09/2006)

15 Şubat 2018 Perşembe

BELKİ DE YANLIŞ BİR LEYLA


"Eğer mutluluğunuz, bir başkasının yaptıklarına bağlıysa, çok ciddi bir sorununuz var demektir." demiş Aldous Huxley. Hatta insan mutsuzluğunu kendi kendine nasıl oluşturuyor bunu da Cesur Yeni Dünyasında distopik olarak gayet güzel yazmıştır. Bu cümle benimde hayata baktığım yerden baktığı için bunun üzerine yazmak istedim. Çevre büyük, çevre devasa, etkileri de aynı şekilde; yaptığımız bir hareketin, yazdığımız, okuduğumuz, ağzımızdan çıkan her şeyde etkisi var. E kaçınılmaz olarak mutluluğumuzda da tabii. Bir kesim aşırı maddeci; yani onun arabası var güzel mi güzel ama benim yok, onun ev şöyle, eşi böyle demiş, çantası, tokası, incik cincik yeni gelin evlerinin özentisi olan bir kesim, kendinde yok diye somurtup, ciddi anlamda mutsuz olan kıyasçı tipler var. Onları bu yazıya dahil etmiyorum çünkü o kafa değişik bir kafa, Allah muhafaza kafası o. Onlar kocişkolatalarıyla ve pembiş evlilikleriyle yaşamaya devam edebilirler. Saygılar.

Asıl mutluluk içimizde içimizde dedik gitmediğimiz danışman, okumadığımız kişisel gelişim, psikoloji kalmadı. Kendinizi sevin dediler bir yerden sonra kendimize kendimiz bile inanmadık, bir sürü sıkıntı. Aman yarabbi ne dertler var derken asıl olayın kendimizde bittiğini tekrar hatırladık. İnsanız, kusurumuz binde bin beş yüz belki ama bunu bilerek ve nerede sıkıntı yaşadığımızı bulmaya çalışarak bir başlangıç yapabiliriz. Yani insan önce kendini ölçmeli, kendini bilmeli, başkalarının hayatlarına bakacağına bende ne eksik var, benim iyi yanlarım ne, neyde başarılıyım diye bir kendini sorgulamalı ama burada kendinize dürüst olun yani 'yok canım o kadar da değilsin' diyebilin kendinize. Sonra o iyi yönlerinizi parlatmaya çalışın, kendinize yeni özellikler katın, kültürünüzü ölene kadar artırın. Korkmayın, güvenli kıyılarınızdan ayrılmaktan korkmayın. O koltuktan, televizyonun karşısından ömür boyu kalkmayacak mısınız gerçekten? Kendi işinizi kendiniz yapın, yardım alacağınız insanları iyi seçin. İnsanlara gülümseyin, ilerleyin. Şunu unutmayın, herkesi sevmek zorunda değilsiniz, herkeste sizi sevmek zorunda değil. Herkesle aynı düşünmek zorunda değilsiniz, onlar öyle yaptı diye öyle yapmak zorunda değilsiniz, biri sizi seviyor diye onu sevmek zorunda değilsiniz. Siz sizsiniz işte, fabrikasyon ürünü değilsiniz. O sebeple çevrenizin sizi mutsuz etmesine izin vermemelisiniz. Hani bir video vardı 'herkesin hayatına kimse karışamaz' diye aslında o adam bütün olayı çözmüş. :)

Aslında mevzu karışıp karışmamakta değil, mevzu sizin buna ne kadar izin verip vermediğiniz. Bu arada hepinizin geçmiş sevdicekler gününüz kutlu olsun, pembişler sizinde. Gelişime ve dönüşüme açık güzel günler görmeniz dileğiyle.

Bir tavsiye: Ezginin Günlüğü-Leyla


11 Şubat 2018 Pazar

Nil Karaibrahimgil - Kanatlarım Var Ruhumda





Size içinde kendinizi bulacağınız bir Pazar şarkısı bırakıyorum sevgili okuyucu. Güzel bir hafta geçirmeniz dileğiyle..

5 Şubat 2018 Pazartesi

QUE PASA?

Kışın ortasında bahar havası yaşadığımızdan mı yoksa kendimle ilgili sebeplerden mi bilmiyorum, bugün aşırı aşırısı yoğun olmama rağmen çok neşeliydim sevgili okuyucu. Kendimi uzun zamandır bu kadar iyi hissetmemiştim, yaz çocuğu olmamın etkisiyle azıcık güneş görünce bu hale geliveriyorum sanırım.:) Ben yine yineleyeceğim ki boş durmayın sevgili okuyucu sizi diğerlerinden ayıran bir özelliğiniz, bir yeteneğiniz olsun. Ama bunu içinizin temizliğiyle yapın, beklentisiz, hırs yapmadan, kendi halinizde bir gün mutlaka küçük bir inci tanesi gibi bulunacağınızı asla unutmadan. Biliyorsunuz çok yakında her şeyin yerine oturmasına çok az kaldı buna inanın. Ve her gün bir gün öncenin üzerine bir şey koyarak ilerleyin. Kendinizi sevin, siz değerlisiniz. Bunu boş egoyla söylemeyin tabii ki kendi değerinizi kendinize siz katın, herkese benzeyip ben değerliyim demeyin kendinizi kandırırsınız ama evreni değil. Kısacası nevi şahsına münhasır birer insan olmaya çabalayın. Hepimize güzel bir hafta ve Şubat ayı geçirmenizi diliyorum. Uzanıp kendi yanaklarınızdan öpün. :)
Bir tavsiye art arda dinleyip modunuzu yükseltmeniz için;
Shakira- Me Enamore
Luis Fonsi, Demi Lovato- Échame La Culpa
Shakira- Bicicleta
Athena- Ben Böyleyim