10 Kasım 2017 Cuma

SONBAHAR


Yere düşen kuru yaprakların üzerine basmak için duvar diplerinde yürüme mevsimi geldi. Sonbaharın en sevdiğim tarafı o yapraklara basmak ve çıkardığı sesi duymaktır. Sanırım bu sevgi ve alışkanlık Elazığ’da yaşadığımız dönemden geliyor. Evimizin olduğu mahalleden yukarı doğru bir yol ve o yol boyunca sıralanmış kavak ağaçları vardı. Her baharda yerler yolun neredeyse yarısına kadar kuru yapraklarla dolmuş olurdu. Kırmızı paltom ve bende o yoldan her geçişimde tüm yapraklara basmaya çalışırdım. Şimdi o kadar çok yaprak birikintisini bir arada bulamasam da yine eve yürüdüğüm yolda yerdeki kuru yapraklara basmadan geçemiyorum. F.D’nin şarkısında dediği gibi “tüm alışkanlıklar çocukluktandır.” Şimdi düşündüğümde on yaşındaki benle şu andaki ben arasında pek bir değişiklik göremiyorum. Olaya daha gerçekçi bakanlar bu durumu şöyle değerlendirebilir; -aah bu kızın kafası aynı hiç mi büyümemiş acaba- diye. Bunu yazarken gülüyorum ama gerçekten değişmiyor. Tabii ki yaşanılanlar büyüyor, sorumluluklar büyüyor, yeni bilgiler öğreniyor, kayıplar yaşıyorsun. Ciddi işlerle uğraşmak, büyüklerin arasına girmek insanı olduğundan daha farklı davranmaya itiyor. Aslolansa içimizdeki ve hep bizimle olan o ses. O ses çocukken size cesaret veren, ‘yapabilirsin’ diyen korkusuz ses. O ses yine sensin. Ama zaman geçtikçe büyümek zorunda kaldığında onun sesini biraz kıstın. Onun sesini kısınca cesaretinin, kahkahanın, farklı düşünmenin de sesini kıstın. Sen ‘o’sun, o da ‘sen’. Yine de ciddi mi olman gerekiyor, o halde ciddi ol ama sıkıcı olma.

Kendinizi günlük işlerin içinde kaybetmediğiniz, içinizdeki çocuğu oyuncaksız bırakmadığınız, bol yağmurlu bir sonbahar geçirmeniz dileğiyle..

Bir Tavsiye: Ferman Akgül-Yürüyorum İçimde

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder