Son birkaç yıl içinde yaşadığım en kötü hastalığı yaşıyorum
sevgili okuyucu, size bin kat yorganın, battaniyenin altından yine de iflah
olmaz bir üşüme ile yazıyorum. Arka planda ciğerimi deliveren aşkı görün
çalıyor hastalık üşütme sebebiyle betleşmiş sesimle eşlik ediyorum. Çünkü her
öksürdüğümde benim de ciğerim deliniyor sanki tam göğsümün ortasına bıçaklı bir
mikser takılmış ve ne zaman öksürüp, hapşursam içeride birkaç tur döndürüyorlar. Verdiği acı tarif
edilemez. Nasıl bir bakteri anlamasalarda kendisi içimde halay çekmekle meşgul.
Beynimi kaplayan mukoza tabakası ile yaptığım saçma şakaları bunlara kendi
kendime yine o bet sesimle hırıl hırıl gülmemden ve tıkanık burnum yüzünden
uykusuz gecelerden, silmekten turpa dönmüş burnumdan hiç bahsetmiyorum bile. Bu
halde kendimden bi hayli soğumuş durumdayım. Soğumak demişken ne kadar soğuk
yahu! İyi günlerde yanında olan insanlar evet önemli sevincini paylaşan vs. ama
asıl kötü haldeyken, elini kaldıracak takatin yokken bi nasılsın merak ettim
diyen azınlık bir grubun olması güzel bir şey. Her ne kadar birçoklarının
umurunda olmadığını gördüğün ve sadece zannettiğin kişiler olduğunu anlamış
olsanda, evet bir nebze üzücü ama yer edinememişim demek ki diyor insan ve
kendini tutmaya devam ediyor içimde her ne kadar gamsııızzz vicdaaansııız temalı
şarkılar çalsa da hayat devam ediyor. Yazımı Peygamber Efendimizin (sav) bir
hadisi ile bitireyim;
“Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini bilin:
ölüm gelmeden önce hayatın, hastalık gelmeden önce sağlığın, meşguliyet
gelmeden önce boş vaktin, ihtiyarlık gelmeden önce gençliğin, fakirlik gelmeden
önce zenginliğin.” (Buhari,”Rikak”, 3; Tirmizi, “Zühd”,25)
Bir Tavsiye: Güler Özince- Merkür Retrosu