Yaşımız büyüdükçe
sorumluluklarımız artıyor buna bağlı olarak başa çıkmamız gereken sorunlar,
hayatın omuzlarımıza yaptığı sinir bozucu ağırlıkta artıyor. İş yükü, ev yükü,
çocuk, yirmi dört saatin yetmemesi bizi birer süper kahraman gibi yaşamaya
itiyor. Herkesin bir yerlere yetişmesi gerekiyor. Kimsenin birbirini dinlemeye,
anlamaya vakti yok. Bunun zararlarını çok sonra fark ediyoruz ve son
pişmanlıkta fayda etmiyor maalesef. Okulda nasıl yaşamamız gerektiği
öğretilmiyor, aslında nefes alıyor olmamız yaşadığımız anlamına gelmiyor.
Çalışmak, koşuşturmak zorundayız diyen büyük kitleye hak veriyorum ama bir ama
eklemek istiyorum;
Ama şu kaçırdığımız saatler bir daha gelmeyecek...
Ama çocuğunuz ilk olarak bir defa çıkaracak o kelimeyi...
Ama güneşin doğuşunu yarın sabah göremeyebilirsiniz...
Ama bugün dargın olduğunuz eşinizin adını bir daha söyleyemeyebilirsiniz...
Ama yoğunluktan arayamadığınız
ailenizi kaybedebilirsiniz...
Ama şu kaçırdığımız saatler bir daha gelmeyecek...
Ama çocuğunuz ilk olarak bir defa çıkaracak o kelimeyi...
Ama güneşin doğuşunu yarın sabah göremeyebilirsiniz...
Ama bugün dargın olduğunuz eşinizin adını bir daha söyleyemeyebilirsiniz...
Ama gözleriniz yağmuru bir daha
görmeyebilir…
Ama kırdığınız kalbi zaman geçtikten sonra tamir etmek için bulamayabilirsiniz...
Ama kırdığınız kalbi zaman geçtikten sonra tamir etmek için bulamayabilirsiniz...
Yapmanız gereken küçük nefes
araları. Hayatta olduğunuz hissetmek için küçük molalar verin. Gözlerini
kapatın ve kendinizle konuşun. O ne düşünüyor, içinizden gelen sese kulak
verin. Kendinizi unutmayın. Huzur her insanın kendi içinde sakladığı müthiş bir
ruh halidir. Bırakın sizinle çoğalsın.
Hayatınızı bahanesiz yaşamanız dileğiyle…
Hayatınızı bahanesiz yaşamanız dileğiyle…
Bir tavsiye:Nil
Karaibrahimgil-Yürüdün mü?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder