29 Haziran 2017 Perşembe

THE LEGEND OF BAGGER VANCE


Asabibet film ekibi olarak yine boş durmadık, bunaltıcı yaz aylarında nefes alınabilen tek zaman dilimi olan akşamların serininde seyretmeniz için siz sevgili okuyucularımıza yine minnoş bir film önerisinde bulunmayı kendimize görev edindik. Karşınızda 'The Legend of Bagger Vance'. Seyrederken hem güleceğiniz hem de kendi hayatınızla ilgili çıkarım yapabileceğiniz 2000 yapımı bir film. Yönetmenliğini Robert Redford yapmış ki ben şu ana kadar oynadığı ve yönettiği hiçbir filmin seyredilmeyesi olduğunu görmedim. Filmin oyuncu kadrosu da gayet güzel Will SmithMatt Damon ve  Charlize Theron  var (en bilindik).

Film  savaş kahramanı olarak şehrine geri dönen Rannulph Junuh'ın dünya golf şampiyonlarının yarıştığı turnuvaya katılmaya karar vermesini ve bu yolda başına gelenleri anlatıyor. Spor, dram ve birazda fantastik bir hikaye olan The Legend of Bagger Vance'ı seyredin, seveceksiniz.

Bir not: Esmiyor.

23 Haziran 2017 Cuma

SAÇLAR


Kızılderililerin saçlarını uzatmalarının altında yatan sebepler araştırılmış tam anlamıyla bilimsel bir dayanağı olmasa da Vietnam savaşı sırasında askere alınan Kızılderili gençler ve orada olanların daha sonra anlattıkları şöyle: Kızılderili gençlerin üstün yeteneklerinden faydalanmak için askere alıyorlar ve asker olduklarından saçlarını kesiyorlar. Yalnız kısa süre içinde Kızılderili gençlerin altıncı hislerinin kaybolduğunu, duygusal yeteneklerinin saçları uzun olanlara göre daha düşük olduğunu fark etmişler. Yani bunları deney grupları vs. oluşturup incelemeler sonucunda fark ediyorlar tabii ki uzun uzun anlatmadım. Bu yazının bilimsel kısmı ise saçlarımız sinir sistemimizin bir uzantısı yani dışarıdaki sinirleri oluşturuyormuş. Bir bakıma beyne bilgi aktaran anten görevi de görüyor diyebiliriz.

Bu yazıyı ilk okuduğumda üzüntü, hayal kırıklığı, ayrılık, depresyon yaşandığında bazı insanlarda -bende de-  oluşan saç kestirme isteğinin alt bir bilinçle sebebinin bu hissizleşme isteği olabileceğini düşündüm. Çünkü yazıda; 'saç kesildiği zaman ortamdan alınan ve ortama gönderilen aktarımlar büyük ölçüde azalır bu da hissizleşme ile sonuçlanır' diyor.

Evet sevgili okuyucu dediğim gibi yazının bilimselliği tartışılır ama hissizleşme isteği ile saç kestirme isteği arasında bağ olduğunu düşünüyorum. Hiçbir kadının saç kestirme sebebi olmamanız dileğiyle.
Bir şarkı: Kalben-Saçlar

18 Haziran 2017 Pazar

METAFORİK ANESTEZİ


Bir pazar şiiri:

Becerebilir misin ki bunca kalabalığın arasından
Sıyrılıp gelmene izin verir mi dış mihraklar
Osho’nun öğütlerinin ciddiye alındığı çağdayız
İç ve dış temsilcilikler komple düşman üretiyor
Televizyonlar kötü gasteler kötü dergiler inanılmaz moralsiz
Bir rakımız var ortalarda müştereken yüzümüzü güldüren
Onu da ayrı ayrı yerlerde içiyoruz nokta nokta
Sövmeyeyim peki sevdiğim sövmeyeyim peki madem de
Sövmeyip de ne yapayım sen söyle?


-Birinci tekil yazıyormuşum hep eleştiri bir-

Daha iki dakka önce ağladım hastayım dedim garsona
Aynı anda kaygılandım hem sana hem Kamuran’a
Kamuran kim? Kamuran çocuk sokakta mendil satıyor
Ben kimim potansiyel müşteri hem garsona hem Kamuran’a
Kamuran muhteşem bir kinle büyüyor göreceksin
Çok pis intikam alacak itilip kakılmalarından
Sokakta bir Kamuran garip bir ben
Bir sen gelirsin hakkımızdan bir sen, gelsen
Ama gelmezsin çok işlerinin sıyrılıp arasından


-Hep Melek diyormuşum herkes şikayet ediyor!-

Karlı karlı zamanlarda hepimize aşı lazımmış
Öyle diyor Çağrı abim itiraz etmek ne mümkün
Lakin şiirde özel dostluklar ilaç isimleri falan zikredilmezmiş
Ee emre itaat edip soyut şeylerden bahsedelim madem
Ruhum, eşyanın ruhu, kapitalizmin ruhu ve tuz ruhu
İdealar kuramı ve soyut kuramlar antolojisi
Sarsak girişimler ve sanat ve post-modernizm
Hepsine andolsun
İlk söz verdiğim kanepede bekleyeceğim gelmeni
Histerik bar kahkahaları ve Kamuran şahit


-Sıradaki kar tatili uzaktan sevenlere-

Ali Lidar


14 Haziran 2017 Çarşamba

The Lumineers - Sleep On The Floor




Düşünün. Eğer zamanı geriye
alabilseydiniz ne yapardınız? O kritik anlarda hani içinizden bir ses 'hadi
söyle' demişti ama ağzınızdan kelimeler dökülmemişti. Arkasından bakmıştınız
hani o en çok sevdiğinizin, belki son kez el salladığınızı, son kez sarıldığınızı,
sesini son kez duyduğunuzu bilememiştiniz ananenize, dedenize, sevdiğinize,
ailenize bilseydiniz arabadan inip bir kez daha sarılırdınız çünkü. Uzaklaşma
imkanınız varken korkup gidememiştiniz, güvenli limanlarınızı bırakmaya cesaret
edememiştiniz. İstediğiniz okula gitseydiniz, kendi peşinizden, neler değişirdi
hayatınızda hiç düşündünüz mü? Bilemezsiniz sanki daha iyi olurmuş gibi gelen
hayallerinize tam terside olabilirdi. Veya her şey muhteşem olurdu. Her iki
durumda da iyi kötü durumlarla karşılaşacaktık ama hangi seçimde kendimiz
olabilecektik bunu bilemiyoruz. Denemeden bilemiyoruz. Hiç birimiz.. Size
konuya ilham olan şarkıyı yukarıda paylaştım ama muhakkak klibinide seyredin. İyi seyirler.




11 Haziran 2017 Pazar

UÇUŞ TAKIMLARI

Kimin duasıyım?

Ben ki hiçbir dilde tutmamış.

tutunamamış yaşama...

Neden konduğum her dalın altında
bekler bir çocuk sapanla?

-Çünkü kardeşim,
kanatların varsa uçacaksın!*

Bütün anlatılmak isteneni harika bir şekilde özetleyen şiiri okudunuz sevgili okuyucu.

Hani bazen yolda yürürken o kadar kalabalık içinde sanki sizde bir sıkıntı varmışta herkes normalmiş gibi hissettiniz mi? Cevabınız 'evet' ise size güzel bir haberim var. Onlar sizin gibi olamıyorlar ondan bu kadar yargılayıcı, ön yargılı ve sıkıcılar. Alışagelmiş ve hep aynı devam eden durumlara 'neden' diye sormamak bize değişmemeyi getiriyor, yani yerinde say, senden önce böyleydi böyle devam edecek kafası. Bana göre en tehlikeli ve yenilik getirmeyen davranışlar silsilesi buradan çıkıyor. Yalnız bu söylediğimle şunu demek istemiyorum 'her şeyi bir mantığa oturtup yapalım', demek istediğim bu böyle olacak denildiği zaman bir yerlerde hep öyle olması gerekmeyen bir şeyler muhakkak vardır. Biraz karışık anlatmış olabilirim ama kendinizde ve çevrenizde yapılan otomatik davranışları, tepkileri bir gözlemleyin sizde şaşıracaksınız.

Siz hayal dünyanızı, kafanızdaki renkleri, güzel kalbinizi, yaşam sevincinizi, kafanızın içinde zıplayan tavşanları, gökyüzünü, insanları, kahkahalarınızı ve kanatlarınızı çok sevin. Ben normalim diyenler ellerinde sapanlarıyla beklemeye devam etsinler, hem onlar fazlasıyla sıkıcı. Siz kanatlarınızla uçmaya devam edin ve asla kendinizden şüpheye düşmeyin ve uzanıp kendi yanaklarınızdan öpün.

*Sapan/Esin Arık

4 Haziran 2017 Pazar

JOY


Pazar gününüzü değerlendirmeniz için sizlere yine çok beğendiğim bir filmi tavsiye edeceğim. Ben dün gece seyrettim o sebepten etkileri hala üzerimde. Eğer yaşanmış başarı hikayelerini seyretmeyi seviyorsanız 'Joy' tam size göre bir film. Başrollerini Robert De Niro, Jennifer Lawrence, Bradley Cooper'ın oynadığı filmde Joy Mangano'nun gerçek hayatı anlatılıyor. Yeni bir fikir bulmanın ve onu hayata geçirip, değer görmesini sağlamanın bütün imkansızlıklar içerisinde imkanlı hale gelmesini bize adım adım anlatıyor. Aslında gerçek olan hiçbir başarının, emek sarf etmeden, kendini adamadan gerçekleşmeyeceği mesajını da almış oluyoruz. Çok inandığınız çok olmasını istediğiniz hiçbir şeyden vazgeçmeyin, yapabileceğiniz her şeyi deneyin. İnsanı hayatta tutan en yegane şey uğruna çalışılacak bir amacın olmasıdır. Bir yol belirleyin ve o doğrultuda ilerlemeye çalışın. Nerede okumuştum hatırlamıyorum ama 'sabahları erken uyanmak, geceleri geç uyumak için bir sebebiniz olsun' demişti bir bilen, aynen bunun gibi bir durum yani. Hep bir adım daha ileri, kendinizi geliştirmek için yeni bir şey daha öğrenmek, üretmek telaşında olduğunuz güzel günler görmeniz dileğiyle iyi pazarlar.

Bir tavsiye daha: Bee Gees- To Love Somebody

1 Haziran 2017 Perşembe

GİRDAP


Doğduğumuz andan öleceğimiz ana kadar çok fazla olayla karşılaşır, insanlarla tanışırız. Kendimize yakın tuttuğumuz insanlar hep bir yerden bize benzer, iyi anlaşırız. Ama bazen de kendimize yakın tuttuğumuz insanların bize farklı etkileri olur. Yani aynı ortamı paylaşmak zorunda olduklarımız dahil, konuştuğumuz, görüştüğümüz insanlardan bahsediyorum.  Enerji olarak uyuşmadığımız veya bizimle hayata baktıkları yerler yakın olmayan insanlar. Onları sevdiğimizde bize olan etkilerini bir süre görmezden gelebiliriz. Bu tiplerle muhakkak bir yerde karşılaşmışsınızdır:

*Mesela durduk yerde bir arıza çıkaranlar; bunlar en basiti şuraya gidelim denildiğinde illa o gruba uymak istemeyen sürekli muhalefet olmayı seven tiplerdir, küçükken de mahallede her oyunun sonunda 'banane ya ben oynamıcam' diyen tiplerdi bunlar.

*Devamlı olumsuz düşünenler; benim bizzat deneyimlediğim ve çok şükür ki uyandığım grup, yaşanmış örnek vereyim, sınavımız varken daha yolda çok zor olacak yapamayız biz geçemeyeceğiz bu sınavdan herkes kalmış geçen senelerde diye her sınavda benim motivasyonumu düşüren bir arkadaşım vardı bir gün kendi kendime dedim ki 'niye biz ya ben çalıştım, biz niye yapamıyoruz yani' sonra bir kaç olayda aynı tepkiyi kendisine verdim ve yavaşça uzaklaştım. Enerji emici gibiydi mübarek.

*Boş muhabbet yapanlar, geyik sevenler; hani gider bir yere oturursunuz saatler geçer ve sonra hiçbir şey konuşmadığınızı fark edersiniz. Aslında çok konuşmuşsunuzdur ama boş konuşmuşsunuzdur. Ha 'hiç mi geyik yapmayalım canım sende' diye tepki gösterenler 'yapın tabii ki ama hobi olarak yapın, bende çok eğleniyorum böyle muhabbetten ama devamlı olursa sakıncalı' diyorum ben. Kötü huylu olanlardan hiç bahsetmiyorum çünkü benim okuyucum onlardan uzak durmasını bilir zaten. Onlara hiç bulaşmayın. Ama şu yukarıda örneklendirdiğim türleri hemen fark edemeyebiliriz. Şu anda bu yazıyı yazarken tekrarda Şebnem Ferah'ın Girdap'ı çalıyor bende yazıyı buradan bağlıyorum artık, sizi olumsuzluk, boşluk, saçma sapanlık  girdabına çekmek isteyenlere karşı kendi duruşunuzu hiç bozmayınız ve böyle zararlı veya faydalı olup olmadığı belli olmayan insanlardan uzak durunuz. İyi arkadaş iyiliğe teşvikçidir, hayata baktığınız pencereyi çiçeklendiren insanlarla karşılaşmanız dileğiyle...