27 Şubat 2017 Pazartesi

AWAKENİNGS


Gerçek bir hikayeden alıntı olan 'Awakenings (Uyanışlar)' filmi Bronx 'da 1969 yazının mucizelerini anlatan bir film. Robert de Niro ve Robin Williams 'ın oyunculuğuyla hüznü, mutluluğu, ümidi seyredene çok net bir şekilde geçiriyor. Film ensefalit hastalığı ve bu hastalığın ortaya çıkardığı zayıf ruhları anlatıyor.



Seyrettikten sonra kendi yaşayış şeklinizi sorgulayacağınızdan eminim. İnsan ruhunun ilaçtan daha önemli olduğunu ve ruhumuzun küçük ve normalde bakıp görmediğimiz şeylerle yeniden canlanabileceğini anlamalıyız. Yaşamayı unutmamanız dileğiyle...

25 Şubat 2017 Cumartesi

CUMARTESİ


Sabah başımda bir ağrı ve hafif ateşle uyandım. Bir şeyler yapmaya hem gücüm var hem yok böyle arafta bir cumartesi geçirdim. Yine de bugünle ilgili güzel olan her şeyi yazmak istiyorum.

En önce 'ben kendimi pek iyi hissetmiyorum' dediğim anda el termometresi ile alnıma boynuma bakarak ateş ölçen bir anneye sahibim, eminim sizinkilerde böyle iç güdüsel bir muhteşemliğe sahiptir.

Başta zorla, suratımı gördükten sonra ısrarsız içirilen muhteşem şefin tavsiyesi atom çayı.

Yeni öğrenilen bir kelime 'Kebikeç'. İşte buna bayıldım çünkü el yazması kitapların ilk sayfalarına "ya kebikeç"  yazıldığında kitapları haşere, kitap kurtlarından koruyan bir melek olduğuna inanılırmış. Kebikeç kitap kurtlarının şahıymış.

Ve tabii ki bugünün cumartesi olmasından kaynaklı bu yazıyı yazarken içinde cumartesi kelimesi geçen tüm şarkıları dinledim. Niye bilmiyorum içinde gün, mevsim, zaman olan şarkılar daha özellikli geliyor.

Hepinize mutlu, dinlenilmiş, sağlıklı bir hafta sonu dilerim.

Bir tavsiye:Cumartesi-Eski Bando

23 Şubat 2017 Perşembe

YAVAŞLA


Gürültü, kalabalık, fazla ışık, tedirginlik, çok fazla araba, sesli konuşan insanlar, istenmeyen ortamlarda bulunmak, fazla iş yükü, geçim sıkıntısı, sağlık sorunları… gibi günlük hayatta karşımıza çıkan kısa süreli veya bitmek bilmeyen sıkıntılar hepimizde stres, sinir ve tahammülsüzlük halini beraberinde getiriyor. Normalde aldığımız sorumluluklar yanında ekstra durumları da getirince hayat olduğundan daha zor bir hal alıyor. Bizdeki sinir ve tahammülsüz çevremizdeki insanları da etkiliyor ve bu ruh hali bulaşıcı olduğundan hepimiz patlamaya hazır bombalar gibi dolaşıyoruz. Peki, bu sinir halini biraz azaltan ve hatta mümkünse ortadan kaldırmaya sebep veren durumlar nelerdir, bunları nasıl fark ederiz?

*Kucağınızda oturmaya niyetli sıcak, mırıldayan bir kediyi okşamak. (tamam ilk maddede kendime pozitif ayrımcılık yaptığımı gizlemeyeceğim)

*Uykuya dalmadan önce veya dinlenirken dışarıda yağan yağmurun sesini dinlemek, beynin trafiğini yavaşlatır.

*Sıcak bir havada buz suyu içmek, sigara kullanıyorsanız uzun bir süre sonra yakılan ilk sigara.

*Alarm çalmadan kendiliğinizden uyanmak, bedeninizin uyanmaya hazır olduğunu gösterir.

*Size güzel anılarınızı hatırlatan bir kokunun ansızın burnunuza gelmesi, akabinde oluşan gülümseme.

*Bütün gün dolaştıktan sonra eve gelip rahat kıyafetlerinizi giyip ayakkabılarınızı çıkardığınız an.

*Hava soğukken sıcak bir şeyler içmek.

*Sevdiğiniz birine uzun, upuzun, kocaman sarılmak.

*El ele tutuşmak, stresi belirgin şekilde azaltıyormuş.

*Ağlamak.

Bu maddeler çoğaltılabilir hatta sonsuza kadar gidebilir. Önemli olan bu ufak anları fark etmemiz ve en iyi şekilde değerlendirebilmemizdir. Maddelere eklemeyi unutmuşum, rahatlatıcı bir müzik benzer etkiyi yapar. Gözlerinizi kapatın, sesi açın ve iyi hissedin. Böyle zamanlarda yanınızda desteğini hiç eksik etmeyen insanların bulunması dileğiyle…

Bir tavsiye; Everybody Hurts-R.E.M

22 Şubat 2017 Çarşamba

SYNECDOCHE, NEW YORK


'Birini tanıdıkça hayal kırıklıkları artıyor.' (bir replik)

Eternal Sunshine of the Spotless Mind filminden hatırladığımız Charlie Kaufman'ın senaryosunu yazdığı ve yönettiği filmin başrolünde Philip Seymour Hoffman var. Yaklaşık iki saat süren filmin başında her şey sıradan gibi görünse de ufak tefek ilginçlikler kendini göstermeye başlıyor.

Film New York şehrinin minyatür bir kopyasını yapmaya çalışan bir tiyatro yönetmenini anlatıyor ve bu arada zaman ve mekan algınızın uçup gitmesine sebep olan karmaşalardan oluşuyor.
Ben filmi konu olarak değil ama hava olarak Coen kardeşlerin Barton Fink'ine benzettim biraz.

Eğer soyut ve bağımsız filmlerden hoşlanıyorsanız New York yanılsamalarını da seveceğinizden eminim. İyi seyirler...

Eternal Sunshine of the Spotless Mind- demişken;
(bir efsane)





21 Şubat 2017 Salı

MERHABA


Ne zamandır aklımın bir kenarında bulunan blog açma fikri, bugün somut olarak hayata geçti. Blog açıyor olmanın kendine göre bir çok zorluğu var, en başta bloğun adı ne olsun? Bir şeye, çocuk, hayvan, bitki, eşya.. ne olduğu hiç fark etmez isim vermek bana kararsızlığın zirvesini yaşatmıştır her zaman. Dolayısıyla sevgili bloğuma da isim bulmak bir kördüğüm olmuşken bundan bir kaç gece önce uyuyamamanın verdiği düşünce yoğunluğu ile 'asabibet' olmasına karar verdim. Bu isim aklıma neden geldiğini bilemediğim İbni Haldun'un 'asabiyet' kavramından geldi. Uykusuzluğum günlük sıkıntılar haricinde düşünmeyi bırakıp rahmetlinin -kısaca açıklamak gerekirse- “toplumların asabiyet fikrinin sağlam oturması o toplumun devamlılığını sağlayan en önemli bağdır. Asabiyet genel anlamda bir nesep birliği içindeki insanların arasındaki yardımlaşma, dayanışma ve tehlikelere karşı korunmak için biyolojik temelden doğan daha sonra inanç birliğine dönüşerek devletin kurulmasına yol açan soyut bir kavramdır.“ fikrini düşünmemle devam etti. Oradan Mfö'nün -mazeretim var asabiyim ben- adlı şarkısına bağlayıp kendi asabiyetimden ve ismimden yola çıkarak böyle bir isim verdim. Tabi bir diğer önemli husus içerik üretme becerisi, bu kısmı biraz kendi haline bıraktım diyebilirim. Çünkü çarklar döndükçe fikir üretimi devam edecektir diye düşünüyorum.

Umuyorum canım bloğum hem bana hem de sizlere faydalı olsun. Size şimdilik merhaba ve hoşça kalın.